Cumartesi, Ekim 28, 2006

herkesin herseyi


***
goz yaslari kurur...
***

herkesin her seyi benim hic bir seyim olmayan sevgilim... sezen aksuyu pek sevmezdim ben. dinlerdim ama aramazdim. dun aksamdan beri arar oldum. gecen baharda da yapmistim bunu... ilk baharda... tum albumu dinlemis dinlemis dinlemis durmustum... yine bahardayiz... son bahardayiz... umarim sonlarda degilizdir...

yine sezen sarkilarindan ben her bahar asik olurum gibi, ben her bahar sana mi asik oluyorum; da iki bahardir sarkilarda buluyorum seni... ben seni nerede kaybettim de aslinda, sarkilarda buluyorum...

iclerinden tek tek sarkilari seciyorum. defalarca basa donuyor ama ben suursuzca dinliyorum. sezen fanlari gibi. basa sariyorum her seferinde. sarkiyi... sozleri... kendimi... seni...

herkesin her seyi benim hic bir seyim olmayan sevgilim... ahh ! ahhh ! hep oyle olmadi mi... hep oyle oldu... bazen diyorum satican anasini bu dunyanin ! hatta ben bazen degil sanirim :) herzaman diyorum bunu, sen oldun mu konunun ozu...

seksensekiz senesinin albumunu dinliyorum... neskafem herzaman ki gibi yanimda... gozum yine yollarda...

herkesin her seyi benim hic bir seyim olmayan sevgilim...
onbirinci parcadayim... “hayir”...
dun gece biraz kirgin biraz sinirliydin
mutlaka birseylere sikilmisti canin
yoksa sen olsen bile asla bana oyle
hicbir zaman sevmedim demezdin
evet hatta biraz fazla sinirliydin
belki de hata yaptim farkinda olmadan
mutlaka islerin yolunda falan degildi
yoksa hic boyle sakalar yapar miydin sen
hayir hayir yalan
sen de beni sevdigini inkar etme
hayir olmaz
bu yalnizca bir anlik ofke
ofkeli olsan bile asla bagirmazdin oyle
ne olur anla artik lutfen bitti diye
baskasi var diye yalan da soyledin
sanki inanirmisim gibi boyle seylere
herkesin her seyi benim hic bir seyim olmayan sevgilim...
basa sarip duruyor bu sarki... kendimi basa sarip duruyorum... seni basa sarip duruyorum... yasananlari basa sarip duruyorum... elim telefona gidemiyor... oysa gozumden ayirmazdim ha caldi ha calacak diye... defalarca okurdum mesajlarini... silmezdim bile... nereden cikti o mesajin dun gece... bir anda tepetaklak oldu dunyam... zaten ufacik bir dunyam tek kisilik, bir bana yeten...

herkesin her seyi benim hic bir seyim olmayan sevgilim... hemen soylemekte fayda var; malum dunya uc gunluk; ne olur ne olmaz bilinmez... telefon ! ne muthis bir bulustur ! hem her ise yarar hem de hic ise yaramaz... elini kolunu baglar adamin yeri geldiginde... dit dit diitttririi dittt... mesaj geldi ! amanin da amanin... arayanimiz, soranimiz, sevenimiz var; mesaj geliyor ! aliyorum telefonumu elime... ekranin isigi yaniyor... umarim bankalardan falan reklam odur budur sudur gelmemistir gece gece diyorum ve oku ! evet... mesajimiz aciliyor... okuyorum... kalis o kalis bende ki ! cok zor oldu... ikinciye tekrar okuyamadim... hâlâ elim telefona gidemiyor... cevap veremiyorum... acamiyorum... okuyamiyorum... bakamiyorum... urkuyorum... korkuyorum... gunler gecti uzerinden ama ben hic birsey yapamadim... telefon iste, di mi... ama adamin elini kolunu bagliyor iste... korkuyorum...

aksam biraz sinirlenmis olabilirim... bu sadece kendimi korumak icin... yalan tabi bu sozler... inanma... ben bile inanmazken bu yazdigima sen nasil inanacaksin ki... sana kizdigimdan.. neden sinirleneyim ki bosyere... aslinda biraz fazla sinirliydim belki de. seni hic bir zaman sevmedim demezdim ben hic... al iste sarkisi da hazir! hâlâ
onbirinci parca caliyor... zaten baska calan parca yok simdi...
dun gece biraz kirgin biraz sinirliydim
mutlaka birseylere sikilmisti canim
yoksa ben olsem bile asla sana oyle
hicbir zaman sevmedim demezdim
evet hatta biraz fazla sinirliydim
belki de hata yaptim farkinda olmadan
mutlaka islerin yolunda falan degildi
yoksa hic boyle sakalar yapar miydin sen
hayir hayir yalan
sen de beni sevdigini inkar etme
hayir olmaz
bu yalnizca bir anlik ofke
ofkeli olsam bile asla bagirmazdim oyle
ne olur anla artik lutfen bitti diye
baskasi var diye yalan da soyledin
sanki inanirmisim gibi boyle seylere

guleyim mi aglayayim mi... gonul istiyor; havalara ucasin sevincten... ama hayat da ogretmis ki oturacaksin oturdugun yerde ! kalktin mi, kimildanin mi, azicik oynastin mi; yerim seni ben, otur oturdugun yerde ! diyor... hayat mi diyor bunu... sen mi izin veriyorsun... ben mi gogusleyemiyorum... bir baska muamma... sozun ozun baska aslinda... yalan dolan hikaye de olsa sezenim guzel diyor:
bir gun daha yasandi ve bitti
kucuk sevincleri ve kucuk kederleriyle
herhangi bir gundu cok onemli degildi
seni dusundum bir kac andan baska
...
ve her yeni gunde degisir hep birseyler
sen de kendi payindan bir hatira sec
ne olur o ben olayim beni unutma
beni unutma unutma
beni unutma !
bilirsin unutulmak dokunur ya her insana
sen de kendi payindan bir hatira sec
ve o ben olayim unutma
beni unutma
beni unutma unutma
beni unutma !

herkesin her seyi benim hic bir seyim olmayan sevgilim... diger sarkiya gectim... “yak bir sigara!” bilir misin, hatirlar misin? ozdemir erdogan ile birlikte soyluyorlar bu sarkiyi... bu eski albumleri tek tek dinleyene kadar ben pek hatirlamamistim... sonra ezgisi tatli geldi... hele hele nakarat kismina gecince diyorum muzige bakarak balon etekler ve kollari kabarik karpuz bluzlar giyerek seninle soyle senlik havasinda bir dans etsek ! goz goze gelsek, bir saga bir sola bir de kendi etrafimizda donup dans etsek ! sen de haklisin be ! biliyorum, sen de haklisin... gel de deme iste ! simdi anasini satayim su dunyanin diye !!! haydi gel dans edelim !
seni ilk gordugumdeeee... ... ... ...
oyle sikintili yanlari var ki yasamin... haklisinnnn... haklisinnnnn... cok haklisinnnn...
yak bir sigara! kul olsun dertler ucunda!
bir an oh diyemezsek cekilir mi ahhh bu dunya!
yak bir sigara! kul olsun dertler ucunda!
bir an oh diyemezsek cekilir mi ahhh bu dunya!
yakmadik bir sigara ama yakmis kadar olduk ayni sarkiyi defalarca dinleyince... yazi uzadikca uzuyor... hadi ben bunlari yazarken her seferinde yeni bir sarki basliyor ve zaman keyifle akip gidiyor.. sen ise hâlâ bunlari okuyorsun aradaki sarkilari kacirarak... uzun olsun istemedim yazinin ama sozler aldi goturdu beni...
...
gel haydi yine
bir daha dene
belki olur bu son deneme
hic dusundun mu ne zor anlatmak kendini yeni birisine
dur oyle hemen yok olmaz deme
bir an olsun dusun yeniden
way bu ne ofke ! nedir acelen ayrilmak icin bu telas ne?!
her zaman boyle delisin
ofkene yenilirsin
herzaman bir neden bulur ya kendini uzersin ya beni !
oldu mu simdi! oldu mu ya !
anlamak istemiyorsun ne demek istedigimi !
oldu mu simdi! oldu mu ya!
inan ki benden farkli degil yeni bir sevgili !

...
bak yagiyor yagmur
her damlada gozlerin
bak esiyor ruzgar
ruzgar dedigim de sensin
bak simsicak gunes
sevginle isindi icim
sen vazgecemedigim yanimda bile hasretimsin
gunes dogarken
cicek acarken
ve hayat gecerken
ben seninleyim
birgun olur ayrilik kapimi calarsa senle yasanan zaman yeter bana! ... ... ...

herkesin her seyi benim hic bir seyim olmayan sevgilim... cogu zaman diyorum vazgectim... ama sonra ondan vazgeciyorum.. vazgecmekten vazgecmek... sonra tek
vazgectim gozlerinden
vazgectim sozlerinden
bir ah de yeter
sessizce kimsesizce gonderdim dudaklarimi
opme, al yeter.
hic tanimaz tenim ellerini
bilmez yuregim bilmez yuregini
ah bu koku, bu ten, bu dokunus
ah bu delilik sarsar bedenimi
yok olmak anidir simdi !

...
herkesin her seyi benim hic bir seyim olmayan sevgilim... bu sarkiyi biliyorsun cok sevdim ben... seni de cok sevdim... hep uzaklardaydin... hep... ama ben seni hep sevdim... yanimdayken bile cogu zaman hep uzaklarda oldugunu dusunuyorum... herkesin her seyi benim hic bir seyim olmayan sevgilim... hep uzaklardaydin... hep...
bir cocuk gordum uzaklarda
gozleri kederli hatta korkulu
herseye ragmen biran gulumsedi cocuk
sicak sade ve ama biraz kuskulu
bir cocuk sevdim uzaklarda
saniyordum ki onun ozlemi de buydu
o ise bir bakista beni ortulerimden yalnizca ve yalnizca duygulariyla soydu
ben boyle yurek gormedim boyle sevgi
simdi cocuk buyumekte gun be gun... ... ...

amaaaan! aldirma hayat iste! diyorum kendime... ama napcaz seninle boyle hic bilmiyorum... seni yok etmeli, ortadan kaldirmali :) ama nasil... amaaan ! bosver! de get yalan dunya iste ! zaten bu yazida bastan sona sacmaliklarla dolu oldu! liseli asiklar gibi sarki dinleyip seni ozluyorum! simple life! okuma bile bu kadar uzun yaziyi! bana bile fenalik geldi... karsilikli daralmayalim durduk yere !!!
icelim, guzelleselim !!!

... ... ...
dun butun gece seni dusundum yanarak
biran geldi ki zannettim kalbim duracak
ellerim tutustu hasreti oksayarak
nasil istedim
istedim deliler gibi
sayikladim hep sicak sicak nefesini
gel ne olursun gel son defa sev beni
geeeel saril bana
saril seni istiyorum geeeel !
neden bilmem ozluyorum ellerini veeer !
yook! yalan degil ! artik inkar etmiyorum yeteeeerr !
hatta belki seviyorum istiyorsan eger
BU GECE GEL ! YARIN ISTERSEN YINE GIT !
HATTA UNUT VERDIGIM NE VARSA VERDIGIM AL GOTUR OYLE GIT !
EVE KOKUN SINER DUVARLARA SESIN !
HATTA UNUT SEN DUN GECE NERDEYDIN KIMLE SEVISTIN !


 

Çarşamba, Ekim 25, 2006

naftalin kokan asklar

***
tukenmek uzere olan su kisacik an,
yakinda yok olacak,
Ve ister altindan yapilmis,
ister aciyla yuklu olsun,
bir kez daha ayni kilikla karsina cikmayacak...
***

kis yaklasti... kapida... ha geldim ha gelecegim diyor... arada bir geceleri ve sabahlari hissettiriyor gelecegini... yaz zaten coktan soylemisti gittigini... o kadar da kisa surmustu ki! hemen gidiverdi, bizi sonbaharin kollarina birakti... el mahkum, gonul mahkum... kabullendik... bagrimiza bastik sonbaharin sari-kahve tonlarini... simdi de kis geliyorum diyor gumbur gumbur... yok ben almiyayim de, de diyebilirsen!

dolaplardan kalkti zaten ince, tiril tiril, uful uful kiyafetler, etekler, elbiseler, acik ayakkabilar, bantli sandaletler... yerlerini bir kademe kalinlari aldi... ince hirkalar, gomlekler, daha kalin pantalonlar, kapali koyu renk ayakkabilar, bogazi sarmak icin ruzgarli havalarda fularlar, hemen elimizin ulasabilecegi yakinlikta semsiye... dolabin bile ici degisti! gonuller hayde hayde degisiyor... dedim ya el mahkum, gonul mahkum. yok ben almiyayim de, de diyebilirsen!

yakindir kazaklarin, paltolarin, kabanlarin, kadife pantalonlarin, atki-berelerin ortaya atmasi kendini! kiyamet yakindir :) yine dolaplar hareketlenecek! kazaklar siralanacak dolabin gozlerine... acilacak once! iyice bir havalandirilacak. naftalin kokusu saracak odayi. kazaklarin icine islemisti zaten butun bir sene boyunca, bir odaya islemesi eksikti!

naftalin kokusu nasildir bilirsiniz degil mi. gerci son zamanlarda kislik kiyafetler icin pek naftalin kullanilmiyor. kesif bir kokusu vardir. durdurak bilmeyen teknolojimiz artik naftalin kokusunun kazaklara, odalara, yureklere sinmesini onlemek icin guveleri uzaklastiran baska seyler buluyor. bunlar kimi zaman tabletler oluyor, kimi zaman kesecikler icinde baska kokular oluyor. ama hic biri naftalin gibi kokmuyor. naftalin degiller cunku. aslinda artik guveler de yok eskisi gibi. hatta kaloriferli evlerimizde, ofislerimizde artik eskisi gibi kazaklar da giymiyoruz. ne naftalin var ortada ne de guve birseyleri kemirmeye.

gozunu sevdigim modernlesme aldi goturdu bizi. anlamiyoruz bile degisimlerin ne kadar hizli oldugunu, ne kadar yaralayici oldugunu. naftalin kokusundan kurtulduk diye seviniyoruz tabletleri alinca supermarketlerden. o uzun, o saatler suren, o sikisik-tepisik kasa kuyruklari, o yorgunluk, o bezginlikten sonra gidiyoruz hemen az otede kahve icip soluklaniyoruz. dem vuruyoruz eskilerden.

kis geliyorum diyor. keskin bir naftalin kokusu, ki eger kullaniyorsaniz hâlâ, dolaplarin ic taraflarindan yun kazaklarin cikartilmasiyla odanin icine yavas yavas dagilacak. ilk baslarda naftalinin o nostaljik kokusu siz saracak, buyulecek. uzaklara goturcek. derinlere goturecek. belki gencliginize, belki cocuklugunuza, belki annelerinize, belki ananelerinize... eski hatiralariniz gozunuzun onune gelecek... cocukluk arkadaslariniz... cocukluk giysileriniz... fotograf karesi gibi parca parca goruntuler... kisin sadece siz seviyorsunuz diye size ananenizin yaptigi yemekler... sokakta buz gibi olmus ellerinizi isitmak icin dibinde bittiginiz soba... eski mobilyalar... camdan disari bakisiniz... eski cizgi filmler... eski asklariniz... yureginizin gecelerce burkulusu... kalbinize dokunan anlar...

bir yandan kazaklari havalandirmak icin bir kenara ayiriyor olacaksiniz, bir yandan naftalini istemesenizde icinize cekiyor olacaksiniz, bir yandan da aklinizdan bir suru seyin gectigini farkedeceksiniz.

kis yakindir. eski asklar sapir sapir dokulmeye baslar simdilerde. eli kulagindadir. yazin yok olur bunlar. sicak kavuruyor heralde. sesleri bile cikmaz. kisin sogugundan midir ayazindan midir bilinmez filizleniverirler bunlar. naftalin bizi korudu guvelerden derler. siginmaya sicak gonuller ararlar 1-2 sonbahar yagmuru 1-2 sonbahar ruzgarindan urkup. sokuluverirler. naftalin kokar bu asklar.

istesen de istemesen de sarar kesif bir naftalin kokusu yurekleri. anlamazsin baslarda. buyuler o koku. seni alir goturur uzaklara. derinlere goturur. yasanmislara goturur. ozlemlere goturur. havanin buz gibi oldugu, disariya adimini atmak istemedigin bir kis gunu sobanin simcacik yaptigi odanin penceresinden disari bakan miskin kediler gibi donup bakarsin geriye. naftalin kokar bu asklar.

geniz yakar uzun sure koklayinca. sikar insani. hemen kapi-pencere actirir insana. fenalik getirir 3-5 nefesten sonra. acip bir havalandirayim dersin, atarsin balkona hemen o naftalin kokusu gitsin dersin, zaten guve de yok ortalarda yememis dersin... gitmez ki meretin o kesif kokusu! vazgecersin giymezsin bile. zaten bir sonraki kisa naftalin de kullanmazsin, gider supermarketten tablet alirsin. ama nafiledir bunlar. ne kadar havalandirirsan havalandir ne o odadan cikar o naftalin o kokusu ne kazaktan ne eski sevgiliden ne de senin yureginden. hersey sadece bir nostaljidir. cunku naftalin kokar bu asklar.

kis yakindir. eski asklar sapir sapir dokulmeye baslar simdilerde. eli kulagindadir. naftalin kokan asklar bir ise yaramaz nostalji yapmaktan ve geniz yakmaktan basta.

isterim uzerinden ucup gitsin o koku. sicacik yap hem bedenimi hem yuregimi. gecen kislari hatirlayayim seninle. yazlari unutalim. ayriligimizi unutalim. sar beni sarmala yine. yine yasayayim seni. ama nasil yapacagiz. nasil atacagiz o naftalin kokusunu uzerinden. sen hep yazlari kaybolursun. bense seni her kis naftalinlerim. acarim bakarim orda misin diye. bazen de kis aniden bastiriverir ve sen hemen ortaya cikarsin. soyle benim guzel sevgilim butun yaz neredeydin. ben yazin da cok usudum. bu yaz da, ondan onceki yaz da, daha onceki yazlarda da. isterim ama olmaz ki. kisin bulutlarin arasindan bir gunes ciksa, biliriz kis gunesi isitmaz ama sen yine kavrulursun. ben yine naftalinlerim seni. geliyorsun, iyi hos ben geldim diyorsun, diyorsun da ben ne yapayim artik seni.



Unutulmuş birer birer Eski dostlar/asklar,

eski dostlar/asklar Ne bir selâm, ne bir haber
Eski dostlar/asklar, eski dostlar/asklar
Hayâl meyâl düşler gibi
Uçup giden kuşlar gibi
Yosun tutan taşlar gibi
Eski dostlar/asklar, eski dostlar/asklar
Unutulmuş isimlerde Bilinmez ki nasıl, nerde
Şimdi yalnız resimlerde
Eski dostlar/asklar, eski dostlar/asklar
 
 

Salı, Ekim 24, 2006

istedigim yalnizca sendin

***
hafif acilar konusulabilir ama derin acilar dilsizdir...
***
istedigim yalnizca sendin. baska yoktu istegim. bunu hic bir zaman anlamadin, bu hic bir zaman da yeterli gelmedi sana. yoktu hevesim baska seylerde. senin varligin yetiyordu bana. hayatimi mahvediyorsun. yasamimi cok zorlastiriyorsun. varligin yokluguna karisiyor. yoklugun beni boguyor. ben senin tumden yok olmani istiyorum. her nasil olacaksa. evet, artik bunu istiyorum. ben artik yokum. zaten yoktum, bunu ogrenmistim senden. ama artik hic yokum. olmak istemiyorum. olmani da istemiyorum. ben senin tumden yok olmani istiyorum. boguldum! anliyor musun, boguldum! sayende boguldum! sen benim neler yasadigimi biliyor musun! yalniz kalmak nedir sen biliyor musun! sen hic bir seyi bilmiyorsun! ben yalniz kaldim! hem de yapayalniz! o soguk gunleri ben yasadim! bir tek ben! bir gunu bile sorgulamadim senin keyfin yerindeyken. ama artik boguldum! ben senin yok olmani istiyorum, hem de tumden! cok ozledim. cok. bir insani ozlemek nedir sen bilir misin! sadece ozlemek. varligiyla guc bulmak, herseyi yapabilecegine inanmak, herseye gucunun yetebilecegine inanmak, kendini dunyanin en guzeli, en akillisi, en basarilisi gormek, iyi-kotu herseyi yapabilecegine inanmak, ben herseyin ustesinden gelirim demek, kendini dunyanin en mutlu maymunu sanmak! sen nedir bilir misin! sen hic bir seyi bilmiyorsun! sonra yapayalniz kalmak nedir bilir misin! sen hic bir seyi bilmiyorsun! ben biliyorum! hayatimi mahvediyorsun. cok ozledim seni. o kadar cok ozledim ki. ben senin yanindayken su aptal dunyanin nasil dondugunu bile bilmezdim. su aptal insanlari bilmezdim. ben seninleydim, bu yetiyordu bana. sen benim herseyimdin. sen benim idolumdun. senin herseyin benim yasamima yansimisti. haberin var mi! bakisin, gulumseyisin, jestlerin, mimiklerin, kelimeleri secisin, herseyin. televizyonu acisin, masaya oturusun, bardagi tutusun, kalkisin, yuruyusun... ben seni hep hayranlikla izledim. yururken bendim sana hayran hayran bakan. bazen acimi da acitsa cumlelerin yine sana hayran olan bendim. sen hic bir seyi bilmiyorsun! sacinin sekline hayran olan bendim, gozlerinin kenarlarindaki kirisikliklara hayran olan bendim! sarilinca butun dunyanin anasini satan bendim. hayatimi mahvettin. biliyor musun, sen hic! bir seyi! bilmiyorsun! benim sevgim buydu. bu kadardi. sadece sendin. herseyinle sadece sendin. ne gorebildin, ne inanabildin, ne yasayabildin. sen hic bir seyi bilmedin. sen benim dunyamdin be! sen benim hayatimdin be! sen benim herseyimdin be! herseyim! ikibinalti ekim ettik baksana. ekim bitiyor bile. sevmiyorum seni ya! sevmiyorum! soruyorsun bana ya sen diye, ben hemen soyliyeyim sana, ben seni sev-mi-yo-rum. seni istemiyorum da. canim diyorsun. bu mu can. bu mu ne yaptigini bilmedigin can. bu mu nasil gecelerce uyudu bile demedigin can. ben senin nasil canin olurum. ben senin hic bir seyinim. sen bunu bile bilmiyorsun! seni seviyorum diyorsun. ben dustum! dustum! kalkamadim. yalpaladim. hic bir ele tutunamadim. beni boyle mi seviyorsun! hic mi gucun yoktu. hic mi bir sey yapamazdin! sen hic bir seyi bilmiyorsun! beni de sevmiyorsun! cocuk muyum ben, bayramin kutlu olsun diyorsun. yuregine simdi mi dustum! sen hic bir seyi bilmiyorsun! hic bir seyi! hic bir sey istemiyorum ben, yeter ki tumden yok ol sen!

Cuma, Ekim 06, 2006

Seytan Marka Giyer

***Ne var ki; burasi zorlu bir dunyadir ve buyuk balik kucuk baligi yutar...***

Mirandaaa !
 

Bugun Cuma… Haftaicini bitirdik… Bu saatler bizim… Hava gunduz sicaga yakindi… Aksamustune dogru serinledi… Genel olarak guzel bir hava hâkimdi gune… Gunesi gorebildik ! Sabahtan is temposu sakindi… Oglene dogru kontrolsuz bir sekilde artti… Tek care vardi; kacmak ! yada daha eksantrik bir ifadeyle yeniden tanimlarsak cumleyi; Tek care vardi; kacamak! Ben de bu seytana uydum ve ufak bir kacamak yaptim… Ogleden sonra ise dondugumde hersey mucizevi bir sekilde yavasladi ! Iste guzel haber! Cuma gununden istifade edelim; sinema yapalim… ama hangi film?

Tariyoruz tum sinemalari ve filmleri… Hayir o olmaz, hayir bu olmaz… Evet! Iste o! “Seytan Marka Giyer” Bunu izlemeliyiz ! Tam bir hatun filmi !

Bu senenin basinda, kitap fuarinda bu filmin kitabini almistim… Seytan Marka Giyer/Lauren Weisberger… Ve diger bir kitabini da; taninmaya deger kisiler… Okumaya ikincisinden baslamistim… Yazarin cok akici ve esprili dili sayesinde kitap kendini zorlamadan sevdirmisti… Sevdirmisti sevdirmesi ne ilk kitaba hic baslayamamistim… Iste tam firsati ! :) Hehheheh … bir tasla iki kus… Filmi zileyerek kitabi da aradan cikartabilirim ! Cok seytani degil mi ?! Ahhahahhaha ! :))))

Muhtemelen oyle olmayacak tabi ki… Film bu kadar zevkli ise; kitabi da mutlaka kesfetmek gerek!
Temelde Merly Streep (Miranda) ve Anne Hathaway (Andy) arasinda gecen bir film. Andy, okulundan mezun olmus, gazeteci olmak istiyor. Is ariyor. Pek de umursamaz bir tavirla unlu moda dergisi Runway’de genel yayin yonetmeni Miranda’nin asistani olarak ise basliyor. Filmdeki baskin karakterimiz Miranda! Miranda da muthis bir otorite! Calisanlarindan sonsuz bir saygi… Onlenemez bir korku! Mirandada ise cok daha siddetli bir kibir! Gerci ilerleyen sahnelerde onun da bir kalbi oldugunu ogreniyoruz, ama ogrenmemizin pek de bir anlami yok cunku o da hemen unutuveriyor!

Miranda moda ile ilgili herseyi biliyor, herseye o yon veriyor, o top ten! Herkes onun icin oluyor! Varsa yoksa adi, unu, kariyeri, vazgecilmezligi, ulasilamazligi, bir tek o olusu! Herkes uzerinde kurdugu Hitler otoritesi!
Andy, baslarda gazetecilik kariyerine emin! adimlarla girmek icin gecici olarak bu ise basliyor. Ve Miranda’nin patlamalarindan nasibi aliyor, cani yaniyor, hirs yapiyor, azim diyelim:) , ve sonunda o da var oluyor!
Iste var olmanin dayanilmaz hafifligi! İs onun tum hayatini ele geciriyor ve o artik bilicaltindan bir esir oluyor!

Kurgu bunun uzerine… Film cok sik elbiseler, son moda cantalar, yuksek okceli goz alici ayakkabilar, partiler, moda cekimleri, saclar, makyaklar ile gorsel solenle suslenmis… Giyim-kusamin is hayatindaki ezici ustunlugu… Yukselmek icin birbirini arkadan vuran is arkadaslari… Kariyer tutkusu… Dominat kadinlar… Modern koleler… Stratejiler… Hesaplar… Oyunlar… Uykusuzluk… Rejimler… Ne arasan is hayatina ait! Ama anlayabilene esas vurgu, yukarida yazidiklarim…

Sonunda Andy kayip-kazanc muhasebesine giriyor ve parlak isiklarin gozlerini kamastirdigini, ve kamasan gozlerle etrafini goremedigimi anlayarak sahnelerden uzaklasiyor…

Film harika! Cekimler super! Cok eglenceli! Muthis hizli! Baglayici! Hele Miranda! Hele Mirandaaa! Mairanda’nin bakislari! Ah o tavirlar! Ah o goz suzmeler! Ah o endam! Ah o yuruyus! Ah o kendinden eminlik! Ah o kucuk dag-tepeyi ben yarattim havalari! Ciddi… Vakur… Alimli… Aslinda ne yalan soyliyeyim; hep oyle bir burjuva olmak istedim! Ama yaradilis iste, mutevazilik bizde diz boyu :) Bazen gercek sanip tepemize tepemize cikmiyorlar degil hani !

Filmden sonra muhabbet olmaz mi?! Oluuur! Canim cigerim
kizarkadasimla oturuyoruz Starbucks’ta. Film sonrasi kahve keyfi yapiyoruz. E tabi simdi de zaman filmi konusma zamani… Zaman kiz kiza cekistirme zamani, herseyi… isi… erkekleri… erkek arkadaslari… hayati… diger kizlari :)

Iste o an olan oluyor ! biz tam kendi havamizdayiz… Sohbet ediyoruz hararetli hararetli… Bir atip tutuyoruz ki ! bizi tutabilene ask olsun! Kose yazarlarindan en kose yazariyiz! bilirkisiden en bilirkisiyiz! Ego tavan ! :) hani konusurken saga sola bakariz ya… Ben soyle bir konusurken etrafa bakarken, refleks iste :) karsi caprazimda oturan bir kiza ilisti gozlerim… O an, iste o an; bir anda zaman kiltilendi… Canim cigerim kizarkadasim biseyler anlatiyor ama… Duyan, dinleyen kim… Sonra hemen toparladim kendimi… Ahkâm kesmeye; daha dogrusu o an ahkâm kesen canim cigerim kizarkadasimi dinlemeye devam ettim nerede kaldigimi hatirlamadan… Ama olan yine oldu ! Bu sefer o kiz; canim cigerim kizarkadasimin alanina girdi… Anladim ben ! Cunku konusuyor bizim arkadas ama gozler takildi! Bakislar donuklasti… Ama hemen bir toparlama refleksi… Ikimiz goz goze geldik… Ve aninda gozler o kiza cevrildi… Aman allahim soyleyisi bile cok komik aslinda; o kiz ! Tanimayiz, etmeyiz, ama bizim icin o an onemliydi… Neden ? Cunkuuuuu; sac kesimi bizim filmde izledigimiz Andrea’ninkiyle ayniydi ! Bu bizim icin yeterli bir sebepti ilgi alanimiza girmesi icin :) :) :) Nappiiim !? Kizlar boyle iste… Hatun muhabbetleri boyle cicim… :) :) :) Saclaaar ! Ayni kesim! Az once dedik; meydan okuyoruz ya herseye ve herkese :) biz de kestirecegiz sacimizi oyle… Ama beyinde bir yandan calisiyor, etrafta baska hangi kizlar var oyle diye:) Sonrasi mi?! Sormayin ! Katila katila gulduk ! Dibine kadar gulduk ! Hele kendimizin o halini fark edince, daha da gulduk ! Su satirlarla aslinda konudan uzaklastim ama son bir cumle bununla ilgili; yazinin sonunda bir hikaye ekledim o kadar dogru olan !

Hadi simdi dogruuu sinemaya... Gidin bi de siz izleyin... Izleyinde konusalim hadi... Hep ben yaz hep ben yaz olmuyor :) Iyi seyirler…

Sevgilerimle,