Çarşamba, Haziran 27, 2007

Zor Gunler



Sık, sık,sık biraz daha dişini
Biraz daha sık
Zor günler elbet bitecek
Belki ömrün görmeye yetmeyecek

Sık, sık,sık biraz daha dişini
Biraz daha sık
Zor günler elbet bitecek
Belki ömrün görmeye yetmeyecek

Zor bir gündü
Dünüm gibi, yarınım gibi
Yorgun argın döndüm evime
Mecburum sevmesem de

Oysa tek bir hayat, tek bir amaç,
Sadece bir tek doğru yok
Tek bir sonuç, tek bir çözüm,
Sadece bir tek doğru yok

 
Zor günler...

Sık, sık,sık biraz daha dişini
Biraz daha sık
Zor günler elbet bitecek
Belki ömrün görmeye yetmeyecek

Sık, sık,sık biraz daha dişini
Biraz daha sık
Zor günler elbet bitecek
Belki ömrün görmeye yetmeyecek

Zor bir gündü

Dünüm gibi, yarınım gibi
Yorgun argın döndüm evime
Mecburum sevmesem de

Oysa tek bir hayat, tek bir amaç,
Sadece bir tek doğru yok
Tek bir sonuç, tek bir çözüm,
Sadece bir tek doğru yok

Zor günler...

Oysa tek bir hayat, tek bir amaç,
Sadece bir tek doğru yok.

Zor günler...

Cuma, Haziran 22, 2007

Datca

Datca
Bu sefer nasil anlatsam, nerden baslasam diye dusunurken MFO’nun Bodrum sarkisi aklima geldi

Nasil anlatsam… Nerden baslasammmm… Mmmm… Mmmm… Mmmm…
Duygu… Biraz duygu… Butun istegim buyduuuu….Nasil anlatsam… Nerden baslasammmm… Kaç kişiydik o zaman bak… Kaç kişi kaldi şimdi…Bir zamanlar aşik olmuştum…. Ama şimdi ismi neydi unuttum….
Duygu… Birazzzzz duygu… Butun istegim buydu….Biraz deniz… Biraz uyku… Butun istegim buydu…. Mmmm… Mmmm… Mmmm…

Tek cumleyle sunu diyebilirim:
“Muazzam bir haftasonuna imza attik!” Yasanabilecek en guzel zamanlardan biriydi!
Boylesine bir keyif kolay kolay ele gecemezdi, biz de hani harcamadik bosa, dibbine kadar kullandik sunulan bu guzelligi. Yasama tesekkurlerimizi sunduk tum ruhumuzla. Evren bizi sarip sarmaladi. Bir kelebegin kanat cirpisindaki heyecanla sarildik yaradan guce. Birakmadi bizi yalniz. Hayati bir kenara attik, sonsuzluga dokunduk. Cok mistik basladim kanimca, meraklandirdim siziJ Geziye donelim keskin bir virajjjjjjjla… Sonra devam ederiz yine… Haftasonu kacamagi; bu kez tam kalbimden vurdu beni! Oklar (ister eros’un oku ister dart tahtasinin oku deyin) guzelim Datca’yi gosterdi! Datca yollari gosteren; yaz mevsiminin gelmesi, hava sicakliginin artik derimizin altindan bile kendini hissetirmis olmasi yada tatil planlari degildi. Cok daha yukarlarda bir gucun plani bu!, bizim lehimize olan. Buna da
BURSA ENDURO vesile oldu. Persembeden baslayan ve haftasonunu kapsayan “2.MARMOK Motosiklet Festivali” DATCA’daydi!!! Oyle miydi, boyle miydi, olur muydu, olmaz miydi, olmali miydi olmamaliydi, yoksa hic degismemeli miydi, görmeli miydi, görmemeli miydi, yoksa hic bakinmamali miydi? sevmeli miydi, sevmemeli miydi? ama beeennn gitmesem olmaz ki derken iste o oklar geldi vurdu, ustune ustluk de bizi taaaa Datca’ya kadar goturdu! Yola ogle sicaginda koyulduk yola! Allahim o montun o kastin agirli da ne oyle! Giyerken ayri zorlandim, giydikten sonra ayri zorlandim. Haaaaa; sonra uzerimden cikartmak istemedim o ayriJ Hele hele motora binerken bacagimi karsiya atmak anca bikac denemeden sonra nasip oldu! Bir vinc gerekiyordu aslinda o birkac dakika boyunca bana; hoooop diye binebilmek icin. Bir heyecan bir heyecan!, bir kipirti ben de! Hayatimda ilk defa gidecegim, ilk defa binecegim. Nasil gidilir, ne yapilir, bilmiyorum. Yazi iste o yuzden MFO’nun sozleriyle basladiJ İzmir Yolu uzerinden dumduz ilerledik uzunca bir sure İzmir’ e kadar. Yuksek hizlarda seyretmeyen yolculugumuz cok zevkliydi. Hep arabanin icinden bakarken yanimdan gecip giden hatta bazen vinnnn diye gecip gittikten sonra bile gozlerimi alamadigim uzun yollarda; bu sefer diger taraftan ben arabalara baktim vinnnn diye gecip giderken. Hayati iskalamamak lazim cogu kez. Her seferinde yakalarsak ne âlâ elbette, o ayri. Susurluk’a kadar geldikten sonra bir dondurma molasi verdik o yakici sicagi atabilmek icin uzerimizden. Yolun buraya kadar dumduz olmasi; benim icin guzel bir avantajdi. Hem uzun yola sakin bir baslangic oldu, hem de cevreyi rahat rahat seyredebildim…

Datca’ya bundan once de cokkez gitmistim… En sevdigim yer! Herkesin ama herkesin amma! en cok kalbi benimle olanlarin gelip gormesini yasamasini cok istedigim harika bir yer ulkemizde! Egenin en dibinde, Akdeniz’in en basinda… Boylesine guzel bir yerde! Marmaristen yaklasik 80-90 km iceride… Girinti-cikintilarla dolu harika bir yarimadacik. Bol virajli yeni yolu olan bir tatil yeri. Ruzgari serin eser, cimri degil hava oralarda bol bol estirir… Suyu dillere destandir… Ne Ege’nin soguk suyunu tamamen tasir ne de Akdeniz’in sicak suyunu. Suyun tuzu kendini hissettirir… 3-5 gunden sonra tuzdan cildiniz gerilir, dogal bakim! Denize ilk girdiginizde de gozleriniz yanar cogu kez, hele hele su yutmaya durun! Gecmez bogazinizdaki tuz! Yavas yavas bakisir, yavas yavas gulusur, yavas yavas kacirir gozlerinizi, yavas yavas yanasir, yavas yavas konusur, yavas yavas tanisir, yavas yavas begenir, yavas yavas isinirsiniz. Yavas yavas opusur, yavas yavas dokunur, yavas yavas alisir, yavas yavas terler, yavas yavas tadar, yavas yavas asik olursunuz Datca’da!
Hele ki; pufur pufur esen ruzgar; gece gunesin kendini saklamasiyla bir raki keyfini yapmak icin sizi kiskirtir! Cuprasi meshurdur; salatam olsun, mezelerim de yaninda olsun, izgara cupram gelsin, denizi de soyle bir goreyim su esen ruzgarin altinda, iceyim yudum yudum soguk rakimi demezseniz yalandir hersey!

Yolcugumuzda sicagi hissettigim yer İzmir sehir ici oldu. Manisa sehir icinde ise oldum oldum dirildim. Aydin da ise otoban kurtarici oldu. Her bu otobandan arabayla gecisimde, cikista uyanmak uzere uyumaya baslardim. Bu sefer uyumak mumkun degildi elbette, hatta dumduz yol benim icin dunyanin en guzel en manzarali yollarindan biri gibi gozuktu gozume JJJ Tunelden gecisini; David Lynch edasiyla bir de ustune highway tadinda nacizane fotograf makinasinin video kaydini kullanarak goruntuledik. Gonul isterdi ki buraya o kisa filmi koyabileyim, ama suan ki teknik imkanlardan oturu ne yazik ki koyamiyorum. Ancak, yakindir galasi! olacaktir vizyonlarda bir numara! sinemalarda izleyebilirsiniz JJJ

Evet, yorulmadin mi diye soruyorsaniz, yorulmazmiyim. Ama esas donusu anlatirken nasil yoruldugumu anlayacaksiniz. O yuzden gidiste keyfim yerindeydi. Arada bir sicak vuruyordu, butun hepsi de hemen hemen de o kadardi.

Gunesin batisini Gokova Korfezinde yakaladik! Virajda yana egile egile inisimizde korfez manzarasi esliginde tepe aralarindan gurub renkleriyle yasamimiza renk kattik!

Marmaris’ten Datca sapagi ile saga girip festival alanina ulasmamiza yaklasik 50-60 kmlik yolun son 15-20kmsinde
cildirma noktasina geldik! Hem cok yorulduk, hem cok aciktik hem de surekli kivrilan yolda ilerlemekten cok bunaldik. Bir ara tek istegim inmek oldu. O kadar! İn; yeter! Her seferinde uzun ve cok donuslu bile olsa alinan yol sanki bu sefer uzuyordu Truman Show’daki gibi bize inat olsun diye acimazca! Amaaaa! Saat 21-22 sularinda beklenen baslangica ulastik uzerimize yapisip kalan bezginlikle!J Hissettiklerimi anlatmam kesinlikle imkansiz. Elimden geldigince size aktarmaya calisacagim, ama biliyorum ki yetmeyecek kifayetsiz kalacak kelimeler!

Bir kalabalik bir kalabalik sormayin! Aktur’un camlik kismini mantar bitmesi cadirlar kaplamis etrafi! Yasasin biz de onlardan biri olacagiz biraz sonra! Biraz sonra cunku; once arkadaslarimizla merabalasip sohbetimizi edecegiz, biraz soluklanip dinlenecegiz, yemegimizi yiyip midemizin de mutlu olmasini saglayacagiz. Ki; hepsini yaptik! Cadirimiz cok guzeldi. Bu da bir ilkti! İlkkez cadirda kalacaktim! Mat ve uyku tulumlarimizi Bursa’da biraktik; cunku cadir teknolojisi gelismis; hava yataklari artik kullaniliyor! Cadirimizi buyuk bir heyacanla kurduk, yatagimizi yerlestirip sisirdik, hatta daha sonra ufak bir fener hediyesi bile aldik. Hani ev hediyeleri olur ya; bu da yeni cadir hediyesi! HahahhahaJ Cadirimizin bir de ufacik garaji var fermuarli, oraya da esyalarimizi yerlestirdik. Uzerimizde artik tenimizle bir olan kotlarimizi festival havasinda hemen terk edip sortlarimiz giyerek hemen muzik alanina ve standalar yoneldik. Yeni yeni kendimize gelip ve de kendimize alisip Datca’nin ve festivalin tadina varmaya basladik…

Tum Turkiyeden bircok motor tutkunu gelmisti… O kadar farkli tarzlar vardi ki, bu yazimi okuyan hepinizin gormesini cok isterdim! Motoru hayat tarzi olarak benimseyen bircok farkli stil!!! Dudak ucurtan tarzlar! Ama en guzeli benim surucum, ilk ve son soz budur! Giyim ve aksesuar standlarina, yiyecek standlarina soyle bir baktiktan, az bucuk da sahile goz attiktan sonra sarayimiza donup uykuya dalmak artik bir farz olmustu! Cunku dizlerimizde derman kalmamisti. Gece nasil uyudum bilmiyorum. Kuuuuut die uykuya dalmisim. Duyuyorum aslinda disardan gelen sesleri, cevredeki ayak seslerini, konusanlarin fisiltisini, guvenlik gorevlisinin telsizini, gelen-giden motor seslerini, ama nasil bir yorgunluktan uyumadir bu, kafami bile kaldiramadim.

Sabah uyandigimda nasil bir guzellikte oldugumu daha iyi anlayabildim! Festival alaninda yapilan kahvaltinin tadina diyecek yoktu! Ne o omlet, ne o gozleme ne o 3-5 zeytin, ne o recel-bal-ekmek hicbiryerdeki tada benzemiyordu! Nedir canim yumurta yumurtadir iste diyene sasarim, bir de ustune ucarim alimallah!!! JJJ

Gunu teknede Datcanin tadina doyulmaz denizinin uzerinde gecirdik. O yer yer mavi yer yer turkuaz su; bizi alip alip goturdu… Gunesin bizi isitmasina biraktik kendimizi… Fiziksel oldugu kadar zihinsel yorgunluklarimizi da suya biraktik… Esen ruzgar aldi hepsini goturdu elma kurdu misali kafamizin icinde donup dolasan dusuncelerimizi… Yari serin yari sicak su, her dalisimizda bizi kutsadi. Kalmadi uzerimizde bir agirlik! Yasamimiza yasam kattik!
Yasamiza birbirimizi kattik! Nazarlardan ote; bir elimde cimbiz bir elimde ayna umurumda mi bu dunya seklindeki deniz sefamizdan sonraki programimiz festival alanina ulasmak, akabinde de Datca merkeze inmek oldu.

O kaddar cooook ozlemisim ki; ana caddeyi, pazar yerini, stand kurulan alani, kac sene once kulagima su kacmasindan dolayi agridan butun gece uyuyamayip ertesi sabah kostura kostura gittigim eczaneyi, karpuz aldigim koylu manavini, marinayi, balikcilari, teknelerin bulundugu sudaki deniz kestanelerini, az otedeki su kaplumbagalarini, sut misircisini, tas tas yollari bile!

Datca’da yedigim en guzel yemeklerden birini yedim. Hatta bunu Datca ile sinirlandirmamak; yasam bile butunlestirmek gerekli! Tum yemek ve mezelerinde badem kullanilan bir deniz kiyisi sayfiye restoranindaydik. Herseyde badem vardi! J Bademli mezeler! Bademli sicak yemekler! Bademli borek! Bademli tatli! Nasil lezizler nasiiil. Veee nasil bir servis var!!! Nasil bir ilgiyle servis. İsteeee yasamin anlami burada da kendini gosteriyor; sevgi! Hem de sicagindan! J

Yemekten sonra hava iyice kararmisti merkezden festival alanina donerken… Arabayla gecilen o yol; bu kez ne kadar da farkliydi! Degisilemeyecekler keyiflerden biri daha! Mmmmm!!!

Festival alaninda, gece konserini sahilden kumlarin uzerine yatarak yildizlarin altinda dinlemek gibisi yok!!! Bu arada; derseniz kimdi solistiniz bu kadar konser keyfi yasatan diye; marifet solistte degil yildizlardaydi derim ben de size hemen!

Sabah yola erken cikilacak, dile kolay 675 km ve sicakta!!! Bir de cadirin var senin, oyle bir saatte uyanman gerekiyor ki; yatagini toplayacaksin, cadirini katlayacaksin, civilerini kaybetmeyeceksin! Ve yola cikacaksin!!! Uykusuz uykusuz cooook zor oldu wallahi!!! Ama kendimizi tebrik ediyorum, en once kalkip, en cabuk esyalarimi toplayip, kamping olayini alnimizin akiyla bitirip arkadaslarimiza yardim ettigimiz ve uyumakta direnenlerin tepelerine dikilip uyandirdigimiz icin! Heheheh, uyuyanlar icin biraz azap vericiydi gerci, kabul etmek gerek simdi…

Bu sefer sabah serinliginde Datca-Marmaris arasi 90km hizlica alindi. Sabahin erken saatlerinde tepelerdeki yesillik, yamacin dibindeki sutliman deniz, yeni dogan gunes… Ve donus! L

Donus muthis maceraliydi!!! Gelisimizdeki sakinlik, adventure’a birakmisti kendini bagira bagira! Toplu donus… Hiza hiz demeyenler! Hele hele otobanda!!! Ama zafer bizimdi!!! Otobandan cikista ikinciydik! Neden mi birinci degildik? Cunku giriste; bilet sirasina takildik ve geride kaldik. Mesele bu yani! HhahahhahJJJ Simdi kendimi bir anda sorumluk altinda hissettim. Hizli gittik dedigime bakmayin siz. Guvenli bir surus yaptik, buna cok dikkat ettik. Otesi yalan zaten, kanmayin aman.

Otoban cikisindaki her sehirici trafigine giris
cildirmamiz icin yeter ve artar bir sebepti. Sozumuz varmis gibi her trafik lambasina takilmalar, sicak altinda kavrulmalar, bize yol vermemekte kendini Tanri goren araclar, ve uykusuzluk!

En zevkli suruslerden bir tanesi de; Akhisar-Dursunbey ayrimina kadar yapilan cekismeli surustu! Allah’im aklim cikacakti resmen! Susurluktaki molamizda ise, yorgunlugu butunnnnnnnn iliklerime kadar hissediyordum artik. Hele hele Bursa’ya girdigimizden itibaren (İzmir Yolundan bahsediyorum) soldan bizi saga yapistirmaya yeminli ruzgar, iyice zorladi.

Eve donus boyleydi iste… Kisacasi; cok adventure gordum bizi! Sevgilerimle!

(Evdeki halimi soruyorsaniz, hosaf gibiydim, hosaf! :):):))

Pazartesi, Haziran 18, 2007

SERSERI



 SERSERI

Yeryuzunde yalniz benim serseri,
Yeryuzunde yalniz ben derbederim.
Herkesin dunyada varsa bir yeri,
Ben de butun dunya benimdir derim.

Yillarca gezdirdim hoyrat başimi,
Aradim bir omur, arkadaşimi.
Olsem dikecek yok mezar taşimi;
Halime ben bile hayret ederim.

Gonlum ne dertlidir, ne de bahtiyar;
Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,
Bir ruya ugrunda ben diyâr diyâr,
Golgemin peşinden yurur giderim...


Pazar, Haziran 17, 2007

SADAGI KANYONU - ORHANELI / BURSA


Cok heyecanliydim cok! 


Haftaici zaten kalbim kipir kipirdi, ajandam haftasonuna gelebilmek icin benim heyacanima kapilip tum haftanin nasil gectigini hissettirmeyecek kadar doluydu. Cumartesi ise Pazar gununu iple cekiyordum. Gece; okula yeni baslayan cocuk gibi uyuyamadim. Bir turlu gidilemeyen Sadagi Kanyonu’na iste bu Pazar gidilebilecekti! Tutkum; gecen seneden basladi.





Sadagi ismini bir duydum, pir duydum! Gitmem gerek gormem gerek yurumem gerek yasamam gerekti! Hep aklimdaydi. Mevsimlerin kanyona uygun hale gelmesiyle ne zaman gideriz sorusu hep aklimdaydi. Bir niyetlendik; yagmur yadi; cesaret edemedik akar suyun hircinligina... Yine bir niyetlendik; yok dedik tadimiz tuzumuz olmaz bu sefer, biz bize olmaliyiz, olmaz boyle dedik. 

Tam yeriydi ama neden tam zamani degildi!!! 

Iste; seytanin bacaginin kirildigi gun; bu gundur! Gun; bizim gunumuzdur; ve Sadagi Kanyonu’na gidilmistir! Gorulmustur! Yurunmustur! Yasanmistir! Olay bitmistir! 

Merkezden yaklasik 48 km guney tarafa dogru, Orhaneli ilcesine dogru sabahin erken saatlerinde yol almaya basliyoruz. Yolumuz oldukca kolay. Izmir yolunun baslarinda, Orhaneli kavsagindan iceriye dogru girip yaklasik 48 km ilerliyoruz yol boyunca. Baraji asip yola devam ediyoruz. Orhaneli merkeze geldikten sonra da 6 km daha yol yapip Sadagi Koyune ulasiyoruz. Yollar biraz genis virajli. Mideler hafiften problem olabilir sabah saatlerinde... 

Bu bekleyisin bir guzelligi olmaliydi. Zira oldu da! :) Cunku bu sefer, gidecegimiz yer ile ilgili genel bilgiler hazir! Bu jestin sonuna kadar keyfini surecegim ve bu yazida asagidaki hazir metne dogrudan yer verecegim :) Tenks e lat ;) 





“I.S. 117-138 yillari arasinda hukum suren Roma Imparatoru Hadrianus yerlesimler kurmasinin yani sira cok gezmesi ile de unlu. Edirne’ den Antalya’ ya, Bolu’dan Kudus’ e kadar gidip gormedik yer birakmamis. Tum Anadolu’ yu arsinlayan imparator bu arada Bursa’ya da ugramis ve bugun sehrin 58 km. uzaginda bulunan dag ilcelerinden Orhaneli’ni avlak olarak kullanmak amaciyla kurmus. Hadrianus, Adranos, Adirnaz derken Orhangazi tarafindan fethedilmesiyle Orhaneli adini almis. Imparator Hadrianus yorede avlanirken sevgili karisi icin ilce merkezine 6 km. uzakliktaki Sadagi Koyu yakinlarindaki bir sicak su kaynagini degerlendirip bir hamam yaptirmis. * 





Bu kaya hamamindan halen sicak su cikmaya devam ediyor. Ancak Hadrianus’un kaya hamami romatizma, soguk alginligi ve kisirliktan muzdarip hastalardan cok doga severlerin ilgisini cekiyor. * 





Orhaneli ilce merkezinden 6 km. uzakliktaki Sadagi bir Yoruk koyu. Koy yaz aylarinda bahce isleri sebebiyle bos ancak birkac yasli Yoruk koylusu ile karsilasilabiliyor. Hamama gitmek icin koy icinden gectikten sonra 1 km. kadar yurudugumuzde sarp kayaliklari bir bariyer gibi kesen su bendi cikiyor karsiniza. * 





Merdivenleri asip bendin uzerine ciktiginizda Kaya Hamamlarina ulasmanin ne derece macerali oldugu anlasiliyor. Karsinizda yer yer 60 metreyi bulan kaya bloklari ile “Sadagi Kanyonu”. Burada belirli bir parkur yok. * 





Yol suyun durumuna ve biraz akila bagli. Parkuru siz cizeceksiniz. Buyuk bir kismi sularin icinde, soldan-saga veya sagdan-sola zigzaglar cizerek, su icinde yukseltileri gorup kayalari asarak. 

Yaklasik 2 saatlik islak bir maceradan sonra derenin sag kiyisinda yesil bir tente goreceksiniz. 

Bu tente altinda 62 derece sicakliktaki sifali suyu sakliyor. Tente Hadrianus tarafindan degil na-mahrem sendromundaki Hacibabalar tarafindan konulmus. * 





Esleri iceride kaplica keyfi yaparken kendileri disarida gozculuk yapip gelenlere "geri donun, gelmeyin" diye bagiriyorlar. 

Yesil tentenin karsisinda ise kaya hamami var. Etrafi tas duvarla cevrili suyu tenteliye oranla girilebilecek sicaklikta. Ancak bu is zaman zaman tersine donebiliyor. 

Bir hafta once girdiginiz kaya hamaminin suyu 62 santigrat dereceye cikiyor,nedendir bilinmez. Burada gece kamp yapanlarda oluyor. Gece karanliginda suda yuzen veya duvar ustlerine konulmus mumlarin isiginda, sicak su icinde ve ellerinde sarap kadehleri… * 





Kaya hamamlarina ulasmak icin ille de "botlar elde sandaletler ayakta, sortlar veya pacalar sivali olarak 2 saat macera aramak istemiyorum" diyorsaniz kanyon girisinde su bendinin 50 metre solundaki patikayi takip edin. Kaya hamaminin uzerinden geciyor. 50 metrelik bir yan inisle sicak suya kavusursunuz. Kaya hamamindan yaklasik 300 metre sonra 3-4 yukseklikten dokulen bir selale var. 

Selalenin onundeki havuzda yuzulebiliyor. Eger yaniniza olta aldiysaniz ve halen vaktiniz varsa yorede kucuk alabalik olarak isimlendirilen baliklardan tutabilirsiniz.”* 
* Bilgi notu Serdar K.'ya aittir. 



Sadagi Koyune ulastiktan sonra, baslangicimiz; koyun girisinde cesmeler. 



Buradan evlerin arka tarafina gecip, uzun bir patika boyunca dumduz dere kapaklarinin oldugu yere kadar sulama kanalina paralel yuruyoruz. Patikamiz zorlayici degil. Araclarin gectigi, yoldaki izlerden asikar. 



Patika boyunca birkac koy evi ile karsilasiyoruz. Odunlari sira sira dizilmis, ya bu kistan kalmislar yada onumzudeki kisa hazirlik. Yolda bir ara ari kovanlari ile karsiliyoruz. 

Aricilik ciddi bir gelir kaynagi olmasa gerek; cunku tek bir bolgede karsimiza cikti. 

Yol boyunca kiraz agaclari dallarindaki kan kirmizi kirazlariyla bize goz kirpiyor. 

Hele hele bakislarinizi daha da uzaga yonelttiginizde; karsi yamactaki alabildigince yesillik ve agaclarla kapli bir dag ruhunuza huzur katiyor. Su kanali cevresinde ucusan kirlangiclar ve ziplayan kurbagalar da isin bir baska guzelligi!


Su kapaklarina geldikten sonra, artik derenin kiyisindan yurumeye basliyoruz! 



Dere kiyisina ulasabilmek icin orman ici patikadan yurumeye devam ediyoruz yer yer duz yer yer egimli ve taslik arazide. 



Bir sure sonra ise kanyonda oldugumuzu bize hatirlatan kaya yamaclarda yurumeye basliyoruz. 



Bir cok noktada sag tarafinizin kaya yamac, sol tarafinizin ise bosluk ve altinda ya diger kaya yamacin oldugu yada derenin oldugu bolumlerde gecisler yapiyoruz. 



Surekli derenin sabit bir kiyisindan ilerleyemedik. Yer geldi; karsi tarafa gecmemiz gerekti. Uzaktan bakildiginda insanin icini biraz urperten, yakinina yaklastikca nasil adim atacagini dusundurten hele artik karsiya gecme sirasi geldiginde ise pur dikkat yardimlasmayla karsiya gecilen dere gecisleri yaptik :) 



Bazi yerlerde uzaktan bakildiginda kayadan dolasmaktansa suyun icinden yurunerek gecilebilir hissi veren yerlerde iki kez dusunduk; suyun hizini ve atlama yapan suyun olusturdugu dip havuzcuklarinin derinligini... 




Sonra her cengaver gibi :) akar suya kanmayip kayalardan dolastik. 



Her gecisimiz dusundurucu degildi. Her ilerleyisimizde suyu biraz daha tanidik, dere yatagini biraz daha tanidik, ve adimlarimizi daha guvenli attik. Suyun diger akar sulara gore nispeten daha sicak olmasindan dolayi ayaklarimiz usumedi. Havalarin gunesli olmasiyla su seviyesi dusen derede debinin de zorlayici olmamasi bizi rahatlatti. 



Sevmemiz de bir yere kadar elbette! Zorlayici yerlerde sevgiyi bir kenara koyduk! :) :) :) Camura batmadan, tastan kaymadan, yamactan dusmeden, bilek burkmadan, dikene bulasmadan gectik tek tek... 



Iste hamam! 




Sicak su keyfi yapanlarin keyfine diyecek yoktu! 



Gerci biraz fazla kabalalikcanaydi, ama neyse... Hamama giren terler! Olacak o kadar! :) :) :) 



Sicak su uzerine soguk su iyi gider! Cildi canlandirir, dinclestirir vucudu! Bakmayin siz suyun bulanik olduguna! Camur banyosu dahil bu hizmete! Maksat gonlumuz olsun, cilt bakimi ektrasi... Suya girmek ise her baba yidigin harci degil! Yapabilene! :) :) :) 

Sansarak Kanyonu'ndan oldukca farkli bir su! 

Ne demis buyuklerimiz; ya icindesindir cemberin ya disindasindir... Sicak suyun da soguk suyun da icinde olmadigimiza gore; ben neredeydim??? 

Iste cay-neskafe dostlugunun basladigi yerdeydim! Sicak su eldesi yapilan ocagin basinda!!! Himmmmmm! Yorgunlugun uzerinde bir sicak cay gibisi yok; hele hele bergamot aramoliysa! :) :) :) 



Ya yapilan bu sucuk keyfine ne demeli! 




E artik biraz da ayaklarimizi dinlendirmeliyiz degil mi bu ilik akar su icinde! 



Dogadan bir bitki! Hediye bir bitki:) Adini unuttum... Naneye benzer bir kokusu var... Cigenebilir, veya cayi yapilabilir... 



Bu da sarikantaron! Bir kavanoza konur, uzerinde zeytinyagi ilave edilir, hergun bir kasik icilir, mideye iyi gelir!


Donussss... Ayni guzergahtan... Ayni sekilde... Ama cok daha rahat... Cok daha kolay... Cok daha bildik... Cok daha hizli... 

Ama cok daha coooooookkk camurlu!!! 



Gun, kopuklu bir turk kahvesi yada demli bir bardak cay esliginde yorgunlugun atildigi sohbetlerle sonlaniyordu... Bu sefer yorulan! cok oldu, cay yalan oldu! Orhaneli Koyunde bu keyif yapilamasa da gelenegi bozmaya niyetim yoktu! 

Veeee ben tum herkes adina bu keyfisizler icin (en cok kendim icin, hhheheh) yaptim! 



Mirildinmamiz eksik olmasin bu seferde... 

Nicedir akillarda, gonullerde ve dillerde olan sozleri birkez daha soyleyelim, bir kez de birlikte soyleyelim... 



Ellerimle buyuttugum, 
solar iken dirilttigim, 
cicegimi kopardin sen, 
Ellere verdin. 
Daglar daglaaaaaar... 
Kurban olam, yol ver gecem. 
Sevdigimi son bir olsun yakindan gorem 
Daglar daglaaaar... 
Kurban olam, yol ver gecem. 
Sevdigimi son bir olsun yakindan gorem... 
Kuslar otmez, 
guller soldu. 
yuce daglar duman oldu. 
belli ki gittigin yerden, kara haber var. 
Daglar daglaaaaaar... 
Kurban olam, yol ver gecem. 
Sevdigimi son bir olsun yakindan gorem 
Daglar daglaaaar... 
Kurban olam, yol ver gecem. 
Sevdigimi son bir olsun yakindan gorem... 

Ben deeeeee, golgemin pesine yurur giderim...



Sevgilerimle!

Pazar, Haziran 10, 2007

Aizonai, Çavdarhisar / Kütahya