Trip atıyoruz!
Başladık, sezonu açtık, yapıyoruz programı, atıyoruz
tribimizi :))) Hadi rastgele!
Trip Vol.1: Manyas Kuş Cenneti’nden (okumak için lütfen üzerini tıklayın) sonra Trip Vol.2:
İznik’teyiz. İznik’e o kadar sık gidip geliyorum ki; her seferinde İznik’i bir
yazıya döksem blog içinde ayrı bir kategori açmam gerekir. İznik, mid-log
içinde ilk yerini 2006 yılında TamYeriTamZamanı kategorisi ile SansarakKanyonu (okumak için lütfen üzerini tıklayın) ile aldı. Yeniden aynı kategoride yerini bulması ise 7 sene sonra 2013
yılına kısmet oldu.
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
Soğuk ve ayaz dolu kış mevsimini seneye uğurlarken, bize göz
kırpan baharı hemen sahipleniverdik. Nasıl bizi güneşi, sıcaklığı, açan
çiçekleri, yeşeren yaprakları ile sardıysa; biz de onu hemen kucakladık. Zaten
uzun zamandır da gözümüz yollardaydı, hadi artık gel dercesine.
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
İznik rotamız, sahil güzergâhını takip ederek daha da
keyiflendi. Gidiş (A) ve geliş (B) yaklaşık 90'ar kilometreden, 180 kilometre tuttu. Ahmetbey taraflarındaki bahar çiçeklerine kavuşan ağaçlar, günün
güzel geçeceğinin ilk müjdecileriydi. Kurşunlu taraflarındaki parlayan güneş
ise sabahın erken saatlerinde denizi yavaş yavaş uyandırmaya başlamıştı. İznik Gölü'ne kadar esen
sıcak rüzgar ise, saçların her arasından geçişinde daha da tutku yaratıyordu kendine
karşı! Sabah erken saatte yola çıkmanın en güzeliydi günü; akşama kadar
tüketmeden bitirmek.
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
Fotoğrafları daha iyi yorumlayabilmek için İznik’in biraz tarihsel geçmişinden bahsetsek fena olmaz. Günümüzde biliyorsunuz ki İznik; Bursa’nın kuzeydoğusunda kendisiyle aynı adı taşıyan bir gölün çevresinde olan yer alan bir ilçesi. Geçmişi ise tarihsel açıdan oldukça önemli, hadi başlayalım:
İznik İlçesi, dünyada eşine az rastlanan ve
bütünüyle "açık hava müzesi" olan tarihi ve antik bir şehirdir. Yaz
kış demeden, adeta bereket saçan verimli toprağı, kendine özgü iklimi ve doğal
güzelliği nedeniyle, tarihin her döneminde insanlığın ilgi odaklarından biri
haline gelmiştir.*
*www.iznikrehber.com
Yaşanan savaşlar neticesinde kazanan taraflar bölgenin adı sürekli değişmiştir.*
*www.iznikrehber.com
Yaşanan savaşlar neticesinde kazanan taraflar bölgenin adı sürekli değişmiştir.*
- M.Ö. 2500’li yıllarda yerleşimin olduğu düşünülmektedir.
- M.Ö. 600’lü yıllardaki yerleşime “Helikare” denilmiştir.
- M.Ö. 316 yılında ise kurucusu Antigonius nedeniyle de
"Antigonia" olarak anılmıştır.
- M.Ö. 301’de ise “Nikaia” adını almıştır. Adına altın sikkeler
basılmış ve bundan böyle tarihte "Altın Şehir" unvanı ile anılmıştır.
- M.Ö. 279’da bölge, Bitinya Krallığı’nın hükümranlığına
girmiş ve başkent olmuştur.
- Bitinya Krallığı İle Roma İmparatorluğu
arasında uzun yıllar devam eden savaşlar sonunda, Romalılar kenti ele geçirerek
“Nicaea” adını almıştır. Ve artık, tarih sayfalarında yerini almaya
başlamıştır! Hristiyanlık için bir nevi Hac yeridir.
- M.S. 259 yılında Gotların saldırısından
sonra Romalılar, 4 ana ve 12 tali kapısı bulunan 4970 m uzunluğunda bir sur
yapmışlardır.
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
- M.S. 325 yılında ilk ekümenik Konsül
(hristiyanlık için oldukça önemli bir topluluk) 218 piskoposun katılımıyla İznik’te
toplanmıştır. Ve bu toplantıda Hristiyanlar için önemli olan Yortu Günleri ve Hristiyanlık dinine hayat veren Nikaia Kanunları kabul
edilmiştir.
- M.S. 476 yılında Roma İmparatorluğu, Doğu
ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrılınca, İznik sonradan Bizans adını
alan Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalmıştır.
- M.S. 787 yılında ise 7. ve son Konsül toplanmıştır. Konsül,
o dönem kilise bu dönem ise cami olarak kullanılan Ayasofya Müzesi’nde
toplanmıştır.
- Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın Bizans ordularını Malazgirt'te 1071'de yenmesinden sonra, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1075 tarihinde Nicaea'yı alarak ve 1080 yılında Selçuklu devletinin başkenti yapmıştır. Adını da Nicaea'nın izi anlamında "İznik" olarak değiştirmiştir. Böylece İznik, Anadolu'da ilk Türk başkenti olmuştur.*
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
- Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın Bizans ordularını Malazgirt'te 1071'de yenmesinden sonra, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1075 tarihinde Nicaea'yı alarak ve 1080 yılında Selçuklu devletinin başkenti yapmıştır. Adını da Nicaea'nın izi anlamında "İznik" olarak değiştirmiştir. Böylece İznik, Anadolu'da ilk Türk başkenti olmuştur.*
- Öğrencilik yıllarımızdan
hatırlayacağımız Haçlı Savaşlarında 1. Haçlı Ordusu, 1097’da İznik'i kuşatmıştır.
Çetin savaşlardan sonra Türkler 1097’de şehri Bizanslılara teslim ederek
yağmalanmasını önlemişlerdir. Haçlıların İznik'i alıp Bizanslılara bırakmasıyla
2. Bizans dönemi başlamıştır.*
- IV. Haçlı Seferine katılan Latinler, İstanbul'u (Constantinopolis)
yağmalamış ve 1204’te Latin İmparatorluğunu kurmuşlardır. İstanbul’dan kaçan
Bizanslılar ise İznik'te imparatorluklarını ilan etmişlerdir (bu
imparatorluk daha sonra İstanbul'u fethederek Bizans İmparatorluğu'nu yeniden
kurmuştur). Bu dönemde surlarda önemli
onarımlara girişilmiş ve surların önüne bir ön duvar (ön sur) inşa edilerek
şehrin korunması güçlendirilmiştir.*
- 1331 yılında, Osmanlılar (Sultan Orhan Bey) İznik’i ele geçirmiştir. Ve, Osmanlıların başkenti olmuştur. Artık, İznik; İstanbul'dan Anadolu'ya uzanan sefer ve kervan yolunun üzerinde önemli bir durak ve konaklama merkezi olmuştur. Sanat, ticaret ve kültür merkezi olarak anılmaya başlamıştır. Osmanlı döneminin ilk cami, medrese ve imareti İznik'te inşa edilmiştir. Dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir.*
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
- 1331 yılında, Osmanlılar (Sultan Orhan Bey) İznik’i ele geçirmiştir. Ve, Osmanlıların başkenti olmuştur. Artık, İznik; İstanbul'dan Anadolu'ya uzanan sefer ve kervan yolunun üzerinde önemli bir durak ve konaklama merkezi olmuştur. Sanat, ticaret ve kültür merkezi olarak anılmaya başlamıştır. Osmanlı döneminin ilk cami, medrese ve imareti İznik'te inşa edilmiştir. Dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir.*
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
Sonuç olarak çeşitli dönemlerin askeri, siyasi, dini, sosyal
ve kültürel yaşam biçimlerini bize yansıtan birçok uygarlığın kalıntılarını
günümüze taşıyan ve buram buram tarih kokan İznik, yoğun imar faaliyetlerine
sahne olmuştur. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı
uygarlıklarının arkeolojik ve etnografik kalıntılarıyla bütünleşmiş durumdadır.*
Günümüzde, ağır sanayi yatırımlarının bulunmadığı İznik
ovası, zeytin, üzüm, şeftali, kiraz, erik, armut, elma, ceviz, domates, taze fasulye,
brokoli, brüksel lahanası ve toprağının olduğu kadar ikliminin de elverişli
olmasından dolayı birçok sebze ve meyve yetişmektedir. İznik’te; bölgenin en
verimli zeytin üretimi yapılmaktadır. Özelliğini ince kabuklu ve ufak
çekirdekli yapısından almaktadır. Meşhur Müşküle üzümü halen mevcuttur.*
Ancak, son yıllarda çevre kirlenmesine duyarsızca devam edildiği ise acımasız bir gerçektir.
Ayasofya Kilisesi, 1. Dünya Savaşı’nda Yunan işgali sırasında yanarak kullanılmaz hâle gelmiştir. Ancak, 2007 yılında yapılan çalışmalar neticesinde şuan müze / cami olarak hizmet vermektedir. İznik İmareti,1. Murat’ın annesi tarafından 1338 yılında yaptırılmış olup 1965 yılından itibaren İznik ve çevresindeki arkeolojik kazılarda çıkarılan eserlerin sergilendiği müze olarak hizmet vermektedir.*
Süleyman Paşa Medresesi, uygun şekilde düzenlenerek turistik amaçlı çini eserlerin satıldığı atölyelere hizmet etmektedir.*
2010 yılında ilk defa İznik Festivali düzenlenmiştir.*
Ancak, son yıllarda çevre kirlenmesine duyarsızca devam edildiği ise acımasız bir gerçektir.
Ayasofya Kilisesi, 1. Dünya Savaşı’nda Yunan işgali sırasında yanarak kullanılmaz hâle gelmiştir. Ancak, 2007 yılında yapılan çalışmalar neticesinde şuan müze / cami olarak hizmet vermektedir. İznik İmareti,1. Murat’ın annesi tarafından 1338 yılında yaptırılmış olup 1965 yılından itibaren İznik ve çevresindeki arkeolojik kazılarda çıkarılan eserlerin sergilendiği müze olarak hizmet vermektedir.*
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
Süleyman Paşa Medresesi, uygun şekilde düzenlenerek turistik amaçlı çini eserlerin satıldığı atölyelere hizmet etmektedir.*
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
2010 yılında ilk defa İznik Festivali düzenlenmiştir.*
İlçenin çevresinde yamaç paraşütü ve çim kayağı sporları için uygun
alanların tespiti ile bu sporlara ilgi duyanlara ev sahipliği yapmaya
başlamıştır. Son yıllarda Sansarak (okumak için lütfen üzerini tıklayın) köyündeki doğal şelale sayesinde dağ tracking
sporu başlamıştır.*
İznik Gölü'nde tatlı su ıstakozu ve yayın, sazan, akbalık, gümüş gibi 27 değişik balık türü bulunur. Dünyanın en güzel 5. gün batımının olduğu yerdir. Doğası, arkeolojik ve tarihi kalıntıları ile gölün doğal kıyı şeridi piknik yapmaya elverişli geniş ağaçlık alanlarıyla turizme canlılık katar.*
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
(Fotoğrafları daha büyük boyutlarda görmek için lütfen üzerini tıklayın)
Bir gezinin, bir haftasonunun daha sonuna geldik. Yazıya eşlik eden acıbadem kurabiyemin son kırıntıları kalırken neskafemin de sonuna geldim.
Ve her zaman ki gibi;
Bir başka trip’te görüşmek üzere!