Pazartesi, Ocak 25, 2016

PASTACI

PASTACI

Nana, mutfak tezgâhında tel ızgaranın üstünde soğumaya bıraktığı pandispanyaya doğru yavaşça eğildi. Kırmızı beyaz kareli mutfak bezini kenarından hafifçe araladı. O an, kuvvetli bir vanilya kokusu bütün mutfağı sarıverdi. Gözlerini kapadı ve büyüleyici aromayı içine çekti:

-“Mmmmmm… İşte tam kıvamında, bayıldım!” dedi büyük bir coşkuyla.

İşler yolunda gitmeye başlamıştı. Bu sefer istediği gibiydi. Günlerdir yılmadan birçok pandispanya reçetesini deniyor ama hiçbirini tutturamıyordu. Kiminin tadı yerinde değildi, kiminin aroması hissedilmiyordu, kimi beton gibi kaskatıydı. Oysa bu tarif harikaydı. Şans yüzüne gülmüştü. Muhteşem vanilya kokulu, yumuşacık, kabarmış ve bembeyaz bir pandispanya! Pastacıların sırrı olan tarife sonunda ulaşmıştı.

Mutluluktan uçarcasına pandispanyasını tel ızgaradan aldı. Mutfak masasının üzerindeki ayaklı beyaz porselen kek standına yavaşça yerleştirdi. Pandispanyayı iki kata ayırmak için uzun keskin pasta bıçağını çekmeceden aldı. Dikkatlice tam ortadan ikiye böldü. Üstteki yarısını tekrar tel ızgaranın üzerine koydu.

Su ısıtıcısında biraz su ısıtmaya başladı. Bir avuç çekilmemiş kahve çekirdeklerini sarı pirinç havanın içine doldurdu. Havanın büyük ve ağır sapıyla onları dövmeye başladı. Mutfağı çekirdekler çatırdayarak kırılırken vanilya kokusunu bastıran büyüleyici kahve kokusu sardı. Nana, yine kendi kendine konuştu:

-“Kahvenin bu cezbedici kokusuna karşı koyamıyorum!”

Hemen sağ tarafındaki su ısıtıcından gelen buhar sesiyle gözlerini açarak kendine geldi. Kahve çekirdeklerinin üzerine kaynayan suyu boşalttı, kahveler eriyene kadar karıştırmaya devam etti. Kahve aromasını daha da güçlendirmek için arkasındaki uzun dolabın en üst rafındaki kahve likörü şişesine uzandı. Sıcak suda eriyen kahveye biraz da likör koyarak karıştırmaya devam etti.

Her şey yolundaydı. Mutluydu. Sevinçten elleri titriyordu. “Bu anı müzikle taçlandırmalı” diye düşündü. Radyoda Fransızca müziklerin çalındığı programın saati de gelmişti zaten. Hemen tezgâhın üstündeki dolabın altında duvara monteli ara rafta duran radyonun düğmesini açtı. Gerçekten şanslıydı bugün! İçinden geçirdiği gibi Carla Bruni’nin parçaları çalıyordu. “J'en connais”in melodilerini hemen tanıdı. Yüzüne, memnuniyetini yansıtan bir tebessüm yerleşti. Hızlıca arkasındaki uzun dolaba dönerek kahve likörünün yanındaki porto şarabı şişesine uzandı.  Önünde duran camlı dolaptan küçük bir kadeh aldı. Kadehin yarısını bu tatlı kırmızı şaraptan doldurdu. Elinde kadehle kendi etrafında uçarcasına dönerek şarkıdan birkaç söz mırıldandı. Pandispanyasına baktı:

-“Şerefine” diyerek birkaç yudum içti.

Daha sonra kadehini usulca tezgâhın üstüne koydu ve masanın başına dönerek pastasını bitirmeye koyuldu. Hazırladığı kahveli sosla ikiye ayırdığı pandispanyalarını ıslattı. Dün geceden hazırlayarak buzdolabında soğuttuğu vişneli pasta kremasını pandispanyanın ilk katına bolca sürdü. Arkasına döndü, tezgâha uzandı, şarabından bir yudum daha aldı. Tekrar önüne döndü, masanın üzerinde duran kâseden taze vişneleri birer birer alarak kremanın içine yerleştirdi. Artık tel ızgaranın üstünde beklemeye aldığı pandispanyanın diğer yarısını bu müthiş kremalı kısımla birleştirmenin sırası gelmişti. Büyük bir dikkatle eline alarak kremanın üzerine yerleştirdi.

Son dokunuşlar öncesi bir yudum şarap daha ve bir tur dans daha ve şarkıdan birkaç kelime daha!

Pastanın en üstü için kalan vişneli kremayı krema torbasının içine yerleştirdi ve tırtıklı uçla gül şekli vererek üstünü krema ile kapladı. Nana, yine kendine kendine konuştu:

-“İşte Nana dokunuşu da geliyor” dedi.

Birkaç kaşık kakaoyu tel süzgecin içinde koyarak pastanın üstündeki kremaya serpiştirmeye başladı. Nana o kadar heyecanlıydı ki kakao tozlarını çok hızlı sallıyordu. Adeta havada uçuşuyorlardı. Genzine kaçan kakao zerreleri ile bir an nefes alamadı ve öksürmeye başladı. “Tıkansam bile bu gurme kakao doğru bir seçim oldu” diye düşündü. Bir yudum şarap ile boğazını temizledi.

Saatine baktı. Alelacele dolabın üstüne kaldırdığı gümüş renkli pasta kutusunu aşağıya indirdi. Kutunun içine pasta altlığını koydu. Hazırladığı pastasını ayaklı stanttan alıp kutunun içine yerleştirdi. Kutunun kapağını kapattı. Çekmeceden kırmızı organze kurdeleyi aldı. Üzerine kocaman bir fiyonk yaptı. Fiyongun yanına da önceden hazırlayıp bir türlü kullanamadığı el yazısıyla yazdığı “afiyet olsun” kağıdını iliştirdi.

Rahatladı. Bir yudum şarap… Kendi etrafında tur dans ve şarkıdan birkaç kelime daha!


Kapının zili çaldı. Sanki zilin seni kalbinin sesine karışıyordu. Elinde gümüş renkli kırmızı kurdeleli pasta kutusu ile kapıya yöneldi. Sağ eli ile kapıyı açtı. “Artık pastacı olabilirim” diye düşünerek gelen genç kuryeye pasta kutusunu uzattı.