Pazar, Haziran 04, 2017

Karacabey Longozu – 2

Karacabey Longozu – 2


Bir önceki Karacabey Longozu (yazıyı okumak için: Tıklayınız) ziyaretimiz, oldukça sıcak bir Haziran ayına denk geldiği için su yüzeylerinde açan nilüfer çiçeklerini görme fırsatını yakalayamamıştık :( Bu üzüntümüzü bahar mevsimini geçirmeden yeniden ziyarete geleceğiz sözümüz ile hafifletmeye çalışmıştık. Ve (!) kendimize verdiğimiz sözü tuttuk :) Bu sene sıcaklığın mevsim normallerinin daha altında gitmesi de avantaj oldu, nilüfer çiçekleri su yüzeyinde daha uzun süre kaldılar, biz de onları görebildik. 
Bir önceki gelişimizde longozun içine köy girişinden girmiştik, bu sefer farklı bir güzergâh benimseyerek sahil tarafından giriş yaptık. Longoza yeni gezimizde yeniden sahil yolunu kullanmaya karar verdik, tavsiyemizdir :) 

Longoz programımızın fitilini nilüfer çiçekleri ateşlese de en güçlü dinamik göreceğimiz mandalardı :) Çok ciddi söylüyorum, manda deyip geçmeyiniz. Bir çocuğun hayal dünyasında hatta ve hatta içindeki çocuğu yaşatan tüm yetişkinlerin hayal dünyasında mandaların yeri çok önemli olabilir. İri cüsseleri, kıpraşıp duran kocaman kulakları, sürekli hareket halinde olan kuyruklarını görme heyecanınız öğrenme ve keşfetme arzunuzu hep tetikte tutabilir.
Daha da ötesi oldukça bilimsel (!) biyolojik anlara şahitlik yapabilirsiniz. Doğa, sizin keşfetme ve öğrenme aracınız olabilir. Bu fırsatı yakalayın ve hayatınızı doğal öğrenmeye adayın. İnanın tüm ilişkiler ve yaşam çok daha sürdürülebilir oluyor bu durumda. Neyse efendim, uzun sözden şuraya geleceğim ki orman içinde mandalar gibi başka hayvanlar da vardı. Kuzu ve keçi sürüsü ile karşılaştık.
Ve tüm bu hayvanların biyolojik atıklarını -dikkatinizi çekerim, yazının bütünlüğü için ne kadar da akademik tabanlı bir terim kullanıyorum :)))-, keçilerin minik minik parçalı atığı ile mandanın büyük ve bütün atığını gördük, şaşırdık, baktık baktık durduk, karşılaştırdık. Bu satırları okurken 3 yaşındaki bir çocuğun gözünü lütfen unutmayınız! -ve siz yetişkinler de manda bokunun kendisi olmasa bile yarattığı heyecanı tüm hayatınızda, işlerinizde, projelerinizde, ilişkilerinizde koruyunuz, ki gri ruhlu yetişkinler şu dünyada azalsın ve gülen, mutlu, huzurlu, esnek, yaratıcı yetişkinler dünyayı yaşatsın- Bir çoğumuzun bok böceği dediği tesbih böceklerini gördük, onların besin çevriminde doğal yaşamın nasıl önemli canlıları olduğunu televizyon başından belgeselden değil bizzat görerek, yaşayarak, bir ara tiksinerek bakarak, sonra merakla izleyerek öğrendik.

Kara kaplumbağalarının kabuklarının nasıl sert olduğunu dokunarak hissettik. 
Kuş seslerinin nasıl huzur verdiğini ve bizi bir ağacın serin gölgesinde nasıl rahatça uyutabileceğini deneyimledik.

Yeşilin çeşitli tonlarının, farklı farklı bitki türlerinde nasıl da farklı olduğunu gözlerimizle gördük, bilinçaltımızı kaydettik şehir yaşantısında ruhumuz yorulduğunda o görüntüler kendiliğinden gözümüzün önüne yeniden gelsin diye. 
Ve, yine gelmeye söz verdik :)
(Not: Takipte kalın diyorum ama her zaman herkes için geçerli olmasın bu sözüm, olur mu :D )