Cumartesi, Temmuz 01, 2017

SAĞLIK İÇİN DÜZENLİ KAMP

SAĞLIK İÇİN DÜZENLİ KAMP :)



Yaşam ne ilginç değil mi? Genelde büyüklerimiz, her yeni bir hayat kapısından geçişimizi “xxx olsun, hayat daha da düzene girer” diye yorumluyor. Mesela:
- üniversiteye girdikten sonra diyorlar ki “bi okul bitsin, hayatı daha düzene girer”, 
- mezun olunca “bi işe başlasın, hayatı daha düzene girer”,
- erkeklere “bi askere gitsin gelsin, hayatı daha düzene girer”, 
- bekârken “bi evlensin, hayatı daha düzene girer”, 
- evlenince “bi çocuk olsun, hayatı daha düzene girer”, 
- bebek olunca “bi büyüsün, hayatı daha düzene girer”, 
- büyüyünce “bi okula başlasın, hayatı daha düzene girer”… Böyle böyle gidiyor yaşam vallahi. Başka türlüsü yok :) Doğru da hani, biliyorsunuz değil mi? Hakikaten, bizim çocuk büyüdü, hayat daha bi düzene girdi. Okula başladı, gene doğru çıktı büyüklerin dediği, hayat daha da bi düzene girdi. Yeni çalkantılar olmuyor değil, ama rutinlerimiz oluşmaya başladı.

İşte bu yazı da bunu içeriyor: “Kamp hayatımız daha bi düzene girdi” :))) Yıl sonu kampındayız! Yine Ahmet abinin titizliğindeki Ant Camping'teyiz (Okuyunuz: Ant Camping)


Önceki kamp yazılarımda çoluklu çocuklu ve çocuksuz, çadırlı çadırsız karavanlı, festivalli festivalsiz, denizli dağlı kamplarımıza gidiş gelişlerimizi anlatmıştım. Yazılar birbirinin tekrarı olmasın diye güzergâh ve kamp yaşamını burada tekrardan yazmayacağım. Ama okumayı arzu ederseniz linkler işte burada: 1. Kamp, 2. Kamp, 3. Kamp, 4. Kamp, 5. Kamp.


Bu kampımız, yeni çadırımızla yaptığımız ikinci kampımız. Assos kampımızda çadırımızı ilk kez kurarken zorlanmıştık. Bu sefer çok şanslıyız, kamp yerinde aynı çadıra sahip 5-6 aile vardı ve bu ailelerden biri, seçtiğimiz kamp yerindeki yan komşumuzdu. El arabasından eşyalarımızı indirdikten sonra –muhtemelen çadırı çantasından ters çıkardığımızı gören ve sonra youtube'u açıp izleyerek kuralım sözlerimizi duyan komşumuz– yeni demledikleri çaylarından ikram ederek bizi karşıladılar. Kampçılığın en güzel yönlerinden biri de, çoğu kez kaotik şehir ve yırtıcı iş yaşantısında göremediğimiz "yardımlaşma". Hemen bize çadırımızın kuruluşundaki püf noktalarını öğrettiler. Meğer bu çadır ne kadar kolay ve hızlı kuruluyormuş. Tek tek anlattılar. Toplarken nasıl toplayacağımızı da anlattılar. Konu konuyu, sohbet sohbeti açtı. Hem Bursada aynı semtin sakinleri olduğumuzu öğrendik hem de sohbet sonunda 7-8 sene kadar önce iş ortamında bir çalışma sırasında tanışmış olduğumuzu, toplantılara katıldığımızı hatırladık. Dünya küçük :)


Biraz konforuna düşkün olanlar için kampçılıkta (peki, tamam tamam işin doğrusu şu ki; gerçek bir kampçı-dağcı olmayan bizim gibiler için) şişme yer yatağı ve şişme yastıklar vazgeçilmez demirbaşlar. Hele ki çocuklu bir kampta, mat ve uyku tulumu yerine içi hava dolu bir yatakta sırt ağrısız uyuyup sabaha dinç kalkmadan olmuyor. Şişme yastıklar ise azıcık yer kapladıkları için favorim. Tabi ki yastık ve yatağın tamamlayıcılarını da unutmayalım: pamuklu çarşaf, yastık kılıfı ve pike.

Ne kadar dikkatli davransam da her yola çıkışımızda illa bir unuttuğum bir parça oluyor. Bu sefer çadır önü kullandığımız yer kilimini/ hasırını unutmuşum. Kilim, çadır içine toz, toprak, çalı çırpı girmesini engelliyor. Sizler, benim gibi unutmayız :) Ve unutmayacağız bir başka önemli parça ise mini süpürge ve varaş. Yatağınızın üstüne dökülen kum ve çalı çırpıları hooooop kolayca temizlemek; inanın çadırın içine girip yattığınızda sizi rahatlacaktır. “Süpürge mi? Yooook canım” dediğinizi duyar gibiyim amaaaaa düzensizlik, kontrolsüzlük, dağınıklık, başı boşluk, ipin ucunun kaçışı; tam bir baş belası olabilir :)) Tertip iyidir, zihniniz açık olur, işler yolunda gider.

Bu nedenle bagajımda kamp eşyalarım da oldukça düzenlidir. Naylon poşet hengâmesinden kurtulmak için büyük kapaklı kaplar içine birbirine boyut olarak uyumlu küçük kapları yerleştiriyorum. Mesela kamp alanında kendi grubunuz dışındaki yabancı diğer kampçılar ile ortak kullanacağınız buzdolabında kahvaltılıklarınız bölük pörçük dağınık duracağına hepsini içine alan uygun büyüklükte bir kap kullanmanızı tavsiye ederim. Bunun birçok avantajı var. Bazen dolaba kabını yerleştirmek isteyen bir kampçı sizden habersiz kaplarınızı sağa sola çekebiliyor, benzer kaplar karışabiliyor veya masanıza tek tek taşımak zor olabiliyor. Ama tek ve büyük bir kap size konfor sağlıyor. Kaplarınızın karışmaması için bir başka kampçılık yöntemi olan etiketlemeyi de kullanabilirsiniz, kaplarınız, su şişeleriniz, aynı marka peynir kurularınız, yumurta viyolünüz, meyve ve sebzeleriniz böylelikle karışmaz.



Çadır içinde ufak tefek eşyalarınız, kaşıklarınız, çatallarınız, baharatlarınız, peçeteleriniz karışmasın ve ev ortamı gibi rahatça ulaşılıp kullanılabilsin diye organizer raf kullanmanızı öneririm. Çadırınız da asmaya yeriniz yok ise delikli/fileli olmayan fermuarlı kapalı olan modellerden edinerek çadırınızın yanındaki ağacın dalına asabilirsiniz. Böylelikle karman çorman çadır tatilinizi huzurlu bir kamp tatiline dönüştürebilirsiniz. Kullanacağınız baharatları evden poşetlerle getirmek veya marketten poşetlerini açarak kullanmaktansa mini kapaklı kavanoz/kutulara koymak ve onları da organizerin gözlerine yerleştirmek, yemek hazırlığı yaparken size kolaylık sağlayabilir. Elbette ki 1 günlük kamp için bu teferruata gerek yok :) Yanınıza alacağınız kıyafetleri  de kilitli poşetlerde çantanızda tutmanızı öneririm. Siz fark etmeden mini bir canlı –mesela karınca veya örümcek- çantanın içine sızabilir ve onu görmeden kıyafetinizi girebilirsiniz. Bu nedenle çantalar mutlaka kapalı olmalı. Ve çantada ayrıca kirli çantası olmalı, ki kirliler-temizler de dar alanda karışmasın. Islak kıyafet ve havlularınızı çadırınızın germe iplerine mandalla asabilirsiniz. Ayrıca, internet üzerinde “camping hacks” fikirleri yardımcınız olabilir, bi göz atın derim.

Çok anne sözü gibi durabilir ama yanınızda mini bir ecza çantası taşımalısınız, özellikle çocuk varsa. Çantamda ateş düşürücü, ağrı kesici, baticon, göz damlası, kulak damlası, göz merhemi, burun spreyi, gliserin damla, gazlı bez, sargı bezi, flaster, pamuk, mendil, cımbız, tırnak makası, törpü, küçük makas, sinek kovucu sprey, ısırgan otu, aloe vera gibi bir dolu eşyam vazgeçilmezimdir. Ki, bakınız yukardaki fotoğraftan nasıl da kendime ihtiyacım oldu.


Kamp sahibi Ahmet abinin sesini, bizim çocukların seslerinin bastırdığı, açık havanın iştahı açtığı, market alışverişi ve mangal işinin pozitif ayrımcılıkla :D erkeklerde olduğu, salatanın ve sofra hazırlıklarının kadınlarca üstlenildiği, çocukların deniz eğlencesini kimselere kaptırmadığı, kiminin hamak kiminin kumsal kiminin de kahve keyfi yaptığı bu hafta sonu, böyle hızlıca akıp geçti. Fotoğraflarda, zihnimizde, gönlümüzde bir de bu blog sayfasında bir hatıra olarak kaldı.


Şairin* dediği gibi "Yüreğinden, bir fincan kahve koy ki yüreğime; içer içmez kırk yıl değil bir ömür sende kalayım". Afiyet olsun!

*Ümit Ziya ALTI

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder