Şehirde Bisikletli Yaşam
Gökyüzü, mavi. Tamam, dedim.
Güneş, sarı. Harika, dedim.
Ağaçlar, yeşil. Daha ne olsun, dedim.
Fırladım. Fırladık! Açtım dolabın kapağı. Açtık dolapların kapaklarını! Bir beyaz basic tshirt, bir gri eşofman, bir çift lastik ayakkabı. Bir büyüğünden, bir de küçüğünden. Tamamdır bu iş.
Taktım gözüme güneş gözlüğümü, attım kızımı arkaya, rüzgârı da kattım önüme ve bastım pedalıma! Vuhuuvvvv! Bir türkü mırıldandım denir ya, işte öylesinden bir şarkı tutturduk biz de sırayla “küçük kurbağa ve kırmızı balık” :)
Şehirde Bisikletli Yaşam, uzun süredir aklımdaydı. Sonunda bu yaz ilk adımı attım ve bisikletime kavuştum. Mutluyum. Aslında, hemen hemen her yaş dönemimde benim bir bisikletim veya bisiklet sürme keyfim oldu. Bu bisikletimin ise gönlümdeki özel yeri anne-kız ortak kullanabileceğimiz bir bisiklet olması.
İlkokuldan önceki dönemleri belirten ilk çocukluk döneminde -sanırım 4 yaş civarı- zihnimde çok net hatırladığım bir 3 tekerlekli çocuk bisikleti görüntüleri var. O zaman için bana oldukça ağır gelen, metal, gövdesi koyu lacivert ve sağ tarafında arka tekerleği durduran el freni benzeri elle çekilen bir freni olan bir bisiklet. Erkek kardeşim ile bindiğimiz. Kapı, duvar ve sehpalara çarptığımız. İnerken, binerken, acele ederken devrilip düştüğüm. Bacaklarımı morartan :) Bu yazıyı yazana kadar bu bisikletin bizim olduğunu sanıyordum ve yazının bu bölümüne o günlere ait bir fotoğraf koymak için annemi aradığımda öyle bir bisikletimizin Ihiç olmadığını söyledi. Sonra babam. Ve en son erkek kardeşim de hatırlayamadı. Kız kardeşim daha aramızda yoktu. Şimdi düşünüyorum, anılarımda oldukça canlı olan o bisiklet kimindi ve bizimle paylaşıyordu? Üst kat komşumuzun? Ailedeki diğer çocukların? Ahbaplarımızın çocuklarının? Ben bu yazıyı yazarken ailecek henüz hatırlayamadık ama o eskilere ait paylaşma duygusu daha da içime işledi, doğrusu, gözlerim doldu.
İşteee kendimizin sandığım o metal, kallavi, ağır mı ağır 3 tekerlekli çocuk bisikletinin benim bacaklarımda oluşturduğu morluklardan dolayı kızımın ilk bisikleti ebeveyn kontrollü tenteli plastik gövdeye sahip 3 tekerlekli bir çocuk bisikleti oldu. Bu bisikletlerde çocuğun ayakları pedala yetişip çevirebildiği yaşa geldiğinde yetişkin kontrolündeki yönlendirme çubuğu çıkabiliyor. Oturur kalkarken plastiğin bacaklarını moratmayacağını düşünüyorum. (Öyle çocukluk mu olur dediğinizi duyar gibiyim :) Olmaz tabi. Ama ana yüreği işte, canı acımasın kuzumun:) )
Not: Çocuklar için zincir ve pedalsız, tay tay denilen denge bisikletleri varmış. Ben bu yaz okul kampında kızımın bir sınıf arkadaşından öğrendim. Çok hoşuma gitti. Diğer çocukların da faydalanması için okulun bahçesine tüm sınıfın kullanıma hediye ettikleri bu bisikleti okul saatlerinde kızım da kullanıyor. Belki bu yaz biz de gündemimize alırız. Tavsiye derim.
Son çocukluk denilen ilkokul dönemimde hemen her çocuğu hayali olan ve birçok ebeveynin klasikleşmiş yılsonu karne hediyesi sözü olan bir bisikletim oldu. Annem ve babamla bisikletçileri dolaşıp beraber seçmiştik. Rengini, markasını, modelini kendim seçmiştim. O dönemin en fiyakalı markasıydı. Fiyat farkına rağmen ailem bana parlak lacivert renkli iki tekerlekli bisikletimi almıştı. Kendimi çok özel ve büyük hissetmiştim. Arka tekerleğin her iki yanına takılan siyah renkli iki küçük denge tekerlekleriyle bisiklet sürme alıştırmalarına başlamıştık. Pazar günleri o dönemim tek parkı olan Kültürpark’a gitmek için günlerin geçmesi için sabırsızlanıyordum. Hafta içi sokakta da kullanıyordum ama parkta araçların olmadığı geniş alanda kullanmak bir başka duyguydu. Henüz o iki küçük tekerden kurtulamadan bir gün bisikletimi diğer komşu çocuklarının bıraktığı apartman boşluğuna bırakıp eve çıktım. İndim. Ama bisikletim yoktu. Çalmışlar. Bakın bu hatırama hâlâ üzülürüm. Çok aradık. Karakollara kadar gittik. Ama nafile. Bulamadık. (Ç)Alan da vicdanına yenilip getirmedi. Oysaki ne kötüdür bir çocuğun hayallerini, keyiflerini ve anılarını çalmak!
Sonraki senelerde babam çalınan bisikletimin yerine turkuaz renkli ve daha çok özelliği olan yeni bir bisiklet aldı. Hem fiyatı daha düşüktü. Hem de çok daha özellikliydi. Kontrapedal denilen bir fren sistemi vardı. Çok havalıydı :) Yokuş aşağı inerken sokağın sonuna geldiğimde pedalımı geriye doğru çevirdiğimde arka tekerlekte bulunan bu fren devreye girerdi, ben çok gösterişi bir şekilde bisikletimi U çevirir ve hızla yokuş yukarı çıkmaya devam ederdim. Onlarca kez yapardım. Tabi bunu becerebilene kadar kaç kez bisikletten düştüğümü, kaç kez bisikletle yerde süründüğümü, kaç kez dizlerimin sıyrıldığını ve kaç kez daha büyük çocukların bana güldüğünü yazmıyorum bile : )) Ne yollar aşındırdım bu bisikletimle ben!
Gençlik dönemimde bisikletim yoktu. O turkuaz bisikletime ne oldu, hatırlamıyorum hatta. Daha ilerleyen yaşlarımda ise artık yeni parkımız olan Botanik Park’ta bisiklet kiralayan büfeler açılmıştı ve orda bisiklet kiralamak gözüme daha cazip geliyordu. Çeşit çeşit bisiklet, iki tekerlekli tek sürücülü, iki tekerlekli çift sürücülü (velespit), üç tekerlekli kasalı tek sürücülü, dört tekerlekli çift sürücülü dört kişilik aile bisikletleri gibi envai çeşit bisiklet… Hâlâ severim.
Öyle böyle derken seneler geçti, zamanı geldi ve o zaman bu yaz oldu. Kızım ile hafızalarımızda, anılarımızda, yüreğimizde anne–kız ortak paylaşımımız olsun diye yeniden bir bisiklet sahibi olmaya karar verdim. Bir kız annesi olarak biraz da esprili olsun diye pembe bir vitesli 26 inch şehir bisiklet seçtim. Üzerine de çocuk koltuğu alarak monte ettim. HTP Design markasının 22-25 kg taşıma kapasiteli ve emniyet kayışlı Sanbas modelini tercih ettim. Bisiklete, arka tekerlekteki bagaj üstüne sıkıştırmalı sistemi ile oturtularak kadro bağlantısıyla monte ediliyor. Oldukça konforlu. Ardından kızıma dizlik, dirseklik ve kask alarak koruyucu donanımları tamamladım.
Büyük bir hevesle anne-kız yollara düştük. Kız kardeşimin de aramıza katılmasıyla kalabalıklaştık, çemberimizi büyüttük. Bir arkadaşım ile de defalarca sözleştik ama henüz aynı saatlerde ortak program yapamadık, bu bahara tamamdır diyorum :) Site içinde turladık, evimizin yakınlarındaki koşu yolunda bisiklet kullanıma ayrılmış bölümde gezdik, mahallemizin sokakları keşfettik, yaz okuluna bisikletimiz ile gidip geldik. Yakın çevremizdeki market, eczane, kafe gibi yerlere araçsız bisikletimizle ulaşım sağladık. Önümüzdeki yaza - hatta bahara. havaların biraz ısınması yeterli- araca monte edilen bisiklet taşıma aparatı ile birlikte bisikletlerimizi alarak Botanik Park’a gitmeye niyetleniyorum.
Biz nasıl başka çocuklu bisiklet kullanıcılarını görüp heveslendiysek bizi de gören komşularımız ve arkadaşlarımız bizim gibi heveslendiler. Seneye onları da aramızda göreceğimiz ümit ediyorum. Kışı atlatıp yaza çıktığımızda onları da aramızda göreceğiz gibi geliyor. Aslında bölgemizde bisiklet kullanıcıları oldukça fazla, çocuklar, gençler, yetişkinler... Ama çocuklu kullanıcıların /anne&babaların artması mühiş keyifli!
Umarım daha çok yol düzenlemeleri ve araçların bisiklet sürücülerine olan farkındalığının artmasıyla Şehirde Bisikletli Yaşam birçok ilçeye, semte ve aileye yayılır!
Haydiiinnn ben kaçar, rüzgârı kaçırmayayım!
Şu linkleri de okunamızı öneririm:
http://www.bisikletizm.com/
https://suslukadinlarbisikletturu.com
http://www.skb.org.tr/bisiklet-etkin-bir-ulasim-araci-bursa-calistayi-s19705k/
Yeni yazı takipleri için:
https://www.facebook.com/midlogblogspotcom/
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder