Çarşamba, Kasım 18, 2009

Telvin Trio

Telvin Trio

Telvin Trio; gitar ve kopuzda; Erkan OGUR, bas gitarda Ilkin DENIZ ve davulda Turgut Alp BEKOGLU’nun oldugu bir etnik-fuzyon muzik toplulugu… Yutdisinda, ulkemizde oldugundan daha cok taniniyor ve daha cok konser veriyorlar…

Grup, isimlerini secerken ince bir felsefe yapmislar… Telvin kelimesi; renten renge gecmek anlamini tasiyor… Ayrica tasavvufta ise hâlden hâle gecis anlaminda…Trio kelimesi ise bilindigi gibi; uclu, ucleme anlaminda… Hâl boyle olunca da Telvin Trio oluyor bize muzikten muzige gecis…

Yuzlerce yillik Turk calgisi kopuz; bu grupla birlikte caz enstrumani olarak karsimiza cikiyor. Dinamik Anadolu ezgileri; caz melodileri ile farkli bir hayata buluyor Telvin Trio ile birlikte…

Farkli bir muzik soleni oldu… Dinlemeyenlere tavsiye ederim…

Cumartesi, Kasım 07, 2009

Yedi Kasim

Yedi Kasim

“Yedi Kasim, Ajda Geliyor”… Heryerde Ajda var… Tum billboradlarda Ajda var… Tum radyo anaonslarinda Ajda var… Gazete reklamlarinda Ajda var… Son zamanlarda televizyonda Ajda var… Bir bakiyorum; artik benim zihnimde de, hayallerimde de Ajda var…

Iple cekiyorum Yedi Kasim’i…

7 Kasim 2009… Suslemeliyim… Farkli olmali… Guzel-cirkin, iyi-kotu farkli olmali… Fiyasko bile olsa farkli olmali… Iple cekiyorum Yedi Kasim’i…

Dusunuyorum ne zamandir… Gidip geliyorum kendi icimde, oyle mi yapsam boyle mi yapsam diye… Veee; “Yedi Kasim, Ajda Geliyor”

Geldi catti Yedi Kasim… Ajda da geldi… Iple cektigim Yedi Kasim, beni de yedi, benim de ipimi cekti…

Dunya gozuyle kanli-canli gordum ya! Cok sukur. Bu yetti bana. Bosuna super star olmamis… Bosuna diva denmiyor… Bunca sene… Bunca degisen populer kultur… Bunca degisen zevkler… Ve elbette bunca sene defalarca degisen Ajda Pekkan. Ve, bendeki ayni tutku:). Sonunda gidebildim, gorebildim, dinleyebildim. Ayakta kalmanin izdirabina ragmen… Hayatin akip giden huysuzluguna ragmen… Merdivenlerdeki siranin uzunluguna ragmen… Tikisiklik-tepisiklik ve bilumum etkilere ragmen…




Sari parlak saclar… sol omzu acikta birakan, uzerinden dokulup giden beyaz saten bluz… kat kat dantelli siyah etek… etegi ile bir ornek simsiyah coraplar…

Daha uzun surmeliydi! Evet! Evet! Daha uzun olmaliydi… Kisa geldi, doyamadim, yetmedi…

Sen var ya sennn… Ah Yedi Kasim! Beni gercekten yedin…


Cumartesi, Haziran 27, 2009

VATIKAN

VATIKAN

Vatikan, dünyada hem bir devletin sinirlari icinde hem de kendi kendine bir devlet olan tek devlet. Devlet icinde devlet…

Vatikan’in bu cografi ozelliginin yanisira dunya icin bir baska ozelligi daha var, hatta bu ozelligi en onemli ozelligi: Vatikan; hristiyanlik dininin katolik mezhebinin yonetim merkezi olan yerdir, devlettir. Yonetimi mutlak monarsidir. Katolik Kilisesinin ruhani lideri olan Papa, ayni zamanda Vatikan’inda devlet baskanidir ve sozleri yasa degerindedir.

Vatikan’in kucuk bir devlet olmasina karsin bu buyuk gucu; hristiyanlik dinine ait sirlari yuzyillardir koruyor olmasindan kaynaklaniyor. Yani, Vatikan; kutsal kenttir.

Yer olarak, Italya’nin Roma sehrinde St.Pietro Meydan’inda bulunuyor. Burasini kocaman bir meydan olarak da dusunebilirsiniz. Buyuk bir meydan, meydanda buyuk bir bina, cesitli heykeller… Meydanin sinirlari ise; hani otopark yerlerini gosteren cubuklar vardir ya; ona benzer cubuklarla, surlar ve yuksek sutunlarla cizilmis. O buyuk meydana giris yapilan birkac kapi var. O kapilarda da geleneksel uniformalariyla Isvicreli Muhafiz Kitasinin muhafizlari var. Ayrica, Vatikan’in kendine ait kucucuk bir ordusu bile var, yaklasik 100 kisilik. Nufusu da azicik, geceleri yerlesik nufusu yaklasik 600 kisi, gunduzleri ise calisanlarin gelmesiyle birlikte 4000’ne yaklasmaktaymis. Televizyonlar zaman zaman Papa’nin halka el salladigi bir buyuk bina gosteriliyor. Iste bu bina Vitakan’in ortasinda bulunan San Pedro Katedrali.Katedralin icerisinin de bazi bolumleri ayni bizim Dolmabahce Sarayimiz gibi turistlere acik. Ancak bizim zamamiz yetemeyecegi icin icini gezemedik.

Vatikanin bu jeopolitik onemi, turistlerin de ilgisini cekmekte. Bu nedenle, bircok turist Italya’ya gelince Vatikan’a da ugruyor. Bizim gibi :)

ROMA - KOLEZYUM

ROMA - KOLEZYUM
Gladyatörler! Kafeslerinden saliverilen aslanlar! Havalanan toz toprak... Dövüşeri izleyen imparator… Kendinden gecmis halk! Iste arena!

Tarih kokan bu zamaninin 50.000 kisilik arenasi; Kolezyum olarak bilinmesinin yani sira Flavianus Amfi Tiyatrosu olarak da bilinmektedir. Milattaon sonra 70.yillarda doneminin usta bir komutani tarafindan zalim galadyatör dövüşleri için yapılmış bir arena burasi. Bizim kulturumuze biraz uzak… Biz de horoz dovusleri yapiliyor :):):)

Kolezyum, gladyatör dövüşlerinden sonraki zamanlarda barinma yeri, ticarethaneler, tas ocagi, dini kisla gibi kullanilmaya baslanmis ve en sonunda da Dunyanin 7 harikasindan biri secilmis. Gunumuzde ise paskalya oncesi fener alaylari duzenlenmekteydmis. Biz tabi paskalya zamani ziyaret etmedigimiz icin bu gosteriyi izleyemedik.

Suan bira zharap gorunumde… Depremden dolayi yikilmis… Bazi taslari calinmis… Ama yine de bu haliyle bir antik arena olarak muhafaza edilen kolezyum Roma Imparatorlugunun en gostersili simgelerinden biri.

Kolezyumun disindaki alan park gorunumdeydi… yesil alana uzanan turistler… Etrafta gezinen yerli halk… Vee gelin-damatlar! :):)J Bizim icin tarihi bir yapi; onlar icin ise nikah albumleri icin kostura kostura geldikleri etkileyici bir fondu kolezyum gunluk yasamlarinda…

Yeniden gorusmek uzere...


ROMA - ISPANYOL MERDİVENLERI

Yine Roma’dayiz. Buranin bir baska unlu turistik yeri Spagna Meydaninda: “Ispanyol Merdivenleri”.

Italya’da ne alaka Ispanyol Merdivenleri diyebilirsiniz, ben de dedim: “ ne alakaaaaaa” : ) Daha once duymamistim… Burada ogrendim… Vakt-i zamaninda burada genc erkekler ve ellerinde kirmizi guller… Bu genc erkekler, yalniz olan genc bayanlara ellerindeki bu kirmizi gulleri veriyormus… Ne romantizm! Hâl boyle iken; ben de pek bir hos yer olarak hayâl ettim… Fazla kaptirmisim! Hahahhah! : ) : ) : )

Gel gor ki; gercek su: 1700lu yillarda yapilan 137 basamakli sonunda Ispanyol Buyukelciligine ulasan bir merdiven... Merdivenlerin basladigi ufak meydanda sagli-sollu sokaklar bulunuyor, ufak kafetaryalarin ve dukkanlarin oldugu… Ve cok unlu dunya markalarinin satildigi luks magazalarin oldugu buyuk bir cadde: Via Condotti.
Insanlarin akin ettigi… Oluk oluk heryerden insan aktigi bir yer oldugunu soylemeden gecemeyecegim. Sanki koca bir stad dagildi da; sokaklara dokulduler…


ROMA - ASK CESMESI

ASK CESMESİ

Iste meshur ask cesmesi!!!

Her bir yerde var galiba icine bozuk para atilip dilek dilenen bir havuz! :) Roma’da bundan nasibini almis…Roma’nin en turistik ve en meshur bir baska yeri: “Fontana di Trevi” yani nam-ı meşhur Ask Cesmesi… Italyanlar burasini, bizim bildigimiz gibi ask cesmesi olarak bilmiyorlar. Komik bir tecrübeyle bunu ogrendik. Soyle oldu, Ingilizce olarak sormaya calistik yada elimizdeki Italyanca sozluklerle ask + cesme olarak… Anlamadilar… Anlayanlar guldu:) Sonra rehberimiz yardimci oldu, Fontana = cesme demek ama; “Trevi” orada ki bir ailenin soyadi… Bizim buradaki hayratlar gibi kendi adini verdikleri bir cesme yani! Fakat bizde taninisi “ask cesmesi”. Romantizm, bizlerde had safhada! :)
Kocaman bir meydan beklemeyin. Televizyonlarda bir-iki kez ben izlemistim… Vooav demistim… Ama oyle degilmis, aklimda yanlis kalmis…

Ana-baba gunuydu mubarek yer :) Hahahah…. O kadar kalabalikti ki. Havuza sirtimi donup dilek dileyerek bozuk para firlatmak icin, havuzun kenarinin bosalmasini bekledim…

Havuza para atanlarin, dileklerinin gerceklesecegi, Roma’ya tekrar gelecekleri gibi rivayetler mevcuttu. Zaten kacirmam boyle seyleri, bilirsiniz… Nerede anahtar alinip dilek dilenecekse, orda ben de varimdir:) Burasi da cok onemliydi benim icin… En eglenceli rituellerim… Hıdrallezler… anahtarlar… bozuk paralar… Eglence iste :):):)

Cuzdanimda bircok para vardi dileklerimin her biri icin… Havuza attim attim durdum…

Çarşamba, Haziran 24, 2009

MILANO - DUOMO KATEDRALI

MILANO - DUOMO KATEDRALI
Milano’da Duomo Katedrali’ndeyiz simdi de…
Oyle bir yapi ki; gozalici derecede buyuleyici… Beyaz mermerler sanki yumusak bir luletasi gibi ince ince islenmis… Dunyanin en buyuk katedrallerdan biri ve yapimi 500 yil boyunca aralikli olarak surmus.
Akin akin insan hucum ediyordu bu mimari yapiyi gorebilmek icin... icerisi ayri geziliyor… ust kismi yani teras olan kismi ayri geziliyor… disi icin ayri bir kapidan asansorle yukariya cikiyor… Her bir egzi icin ayri ucret odeniyor… Kapilarda siki bir sekilde kontrol ediyorlar… tek handikapi; asansorun kucucuk ve tek olusu… Cikmak ayri bir dert, inmek ayri bir dert, asansorden cikanlarla-girenler arasinda kalip ilerleyemeye calismak ayri bir dert… tabii asansoru tercih etmeyebilirsiniz bu eziyet icin; o halde buyurun 500 basamak sizinleeee:)
157 metre yuksekligi var… Ayrica, 135 kulesi mevcut… Ve sayisiz heykelleri… En tepesinden sehri panaromik olarak izleyebilirsiniz… Katedralin bulundugu meydan olan Piazza del Duomo; Milano’nun luks kafeteryalarini, magazalarini ve caddelerini barindiriyor… Su meshur Milano Moda Haftasi’ni; luks magazalarin vitrinlerinden hemen hatirlayabilirsiniz:)

bunun disinda muazzam bir sanat eseri… (tarihcesine deginmiyorum, tapinak sovalyelerine falan, upuzun bir konu… e haliyle gecmisi bu kadar onemli olan bir yapinin; mimarisinin de bu kadar doyurucu olusu aslinda supriz degil…)


Mum yakilmazsa olmaz!


Sevgiler...

MILANO CADDELERI

MILANO CADDELERI

Milona Italya’nin en buyuk ikinci sehri… Italya’nin moda baskenti!

Unlu Milaona Moda Gunleri burada duzenleniyor… Dunyanin en unlu markalari burada… O unlu markalar, buyuk ve gosterisli caddelerde dizi dizi buyuk ve gosterisli magazalarinda bulusuyor alicilariyla… Geziyoruz biz de elbette bir kismini:) Fiyatlar mi? Teleffuz etmeyelim :):):) Nasil olsa ya magazin dergilerinde ya da magazin programlarinda iste ben bunu aldim edasiyla bagira bagira anlatanlar var…
Ulkenin en gelismis ve en zengin sehirlerinden bir tanesi oldugu cok rahat hissediliyor. Modanin yani sira sanayi de gelismis durumda. Hatta A.C. Milan ve Inter Milan bu sehrin kulupleri.
Bircok bina eski Avrupa tarihini yansitir tarzda… Duomo Katedrali bu sehirde…
Sehirde caddelerde cok hosuma giden seylerden biri de veapalardi. Karinca gibi her yer vespa dolu. Hemen her profilden kullacilari var. Takim elbiseli bir calisan, orta yasli amca :), gayet hos giyimli bayan, genc kizlar, delikanlilar… Bayanlardan etekle kullananlar bile vardi! Eteklerinin uzerinde rahat edebilmeleri icin ortuleri vardi. Baslarina takiyorlar kaslarini, ve trafikteler. Bizim bakislarimizdan baska onlari izleyen bakan sasiran kimse oldugunu gormedim. Cok guzeldi. Ne tarafik derdiyle ugrasiyorlar, ne park sorunuyla. Ne de kadin – erkek, genc – yasli derdiyle. Gayet normal. Ve herkes cok şık…
Abartmis da degilim degil mi iste... Bircok cadde - sokak vespa dolu... Tamam tamam bisikletleri de gecmeyelim :)

Sehirde artik modernizm bas gosterdiginin kaniti!

Sularin aktigi yere bakin... Degisik bir tasarim... Guzel olmus... Kente modern bir hava katmis...

Kisa gunun anlatimi bu kadar… Gorusmek uzere...

Salı, Haziran 23, 2009

TORINO - ST.JOHN KUTLAMASI

TORINO - ST.JOHN KUTLAMASI

Italya’nin geleneksel festivallerinden birine biz de sahit olduk:

St. John Kutlamasi. Aziz John… Dini bir festival…

Ogrendigime gore; St. John Festivali, Doğu Ortodoks Hiristiyanlar ile Roma Katolik Hiristiyanlarinin en eski dini adetlerinden biridir. Gunumuzde St. John, kentin kouruyucu azizi olarak festivallerle kutlanmaktadir.

St. John, dogu hiristiyan aleminde mujdeci olarak taninir ve İncil’de tantinin elcisi olarak belirtilmistir. Hz. Isa’nin yeryuzune gelecegini bildirmek uzere dunyaya gelmistir. Hz. Isa’yi ve kendine gelenleri vaftiz etmistir. Benden bu kadar bilgi…

Donemin yasayisi temsilen kostumler… Bando… Yonetimi temsilen bayraklar, flamalar… Cesitli gosteriler… Sehirde cadde turu… Resmi toren… Havai fişek gosterisi… Kutlamalar…

Bu okuzdeki inanis ise su, hemen anlatayim:) boynuzlarini ne kadar siki tutarsan; kalbindekini de oyle siki tutarmissin ve hicbiryere kacip gidemezmis… Denedim mi, kacar mi? Kacmaz tabi ve denedimmmmmm. Hahahhaha!!!

Fener alayi gibi!
Gunduz baslayan gecit toreni belediye binasinin onunde yapilan resmi toren ile devam ediyor ve gece kentin buyuk meydanlarindan birinde halk toplarak festivale havai fisek gosterileri esliginde devam ediliyor.

Pazar, Haziran 21, 2009

TORINO - PO NEHRI

TORINO - PO NEHRI
Iste su unlu nehir!

Ben buraya gelmezden evvel biliyordum po’nun coook meshur oldugunu! Hemen hemen hicbir kare bulmacada 2 harflik alanda es gecilmezdi: “avrupanin en unlu nehri” sorusu:)

Yasasinnnn… Kare bulmacanin 2 harflik kutularina sikismis kalmis bu unlu nehri gorebilme firsatim oldu…

Yigidi oldur, hakkini yeme! Cok guzeldi… Sanki Bursa’daki setbasi koprusu gibiydi… Tabi bizim koprumuz Po’nun uzerindeki koprunun minigi… Italyanin en buyuk, Avrupanin da en buyuklerinden biri bu nehir. Bati Alplerden doguyor, kollariyla birleserek Adriyatik’e dokuluyor.

Upuzun bir nehir… Torino sehrini ikiye ayiriyor ayni bizim Nilufer Deremiz gibi… Uzerinde bir kopru cicekleriyle beraber… Sehri ikiye sadece fiziksel olarak ayirmiyor, ayni zamanda sosyo-ekonomik olarak da ayiriyor… Kentin hali vakti yerinde sakinleri Po’dan sonraki kisimda ikametgah ediyor…

Nehir uzerinde gezi feribotlari var… Su uzerinde turlamak icin… Biz bunsdan mahrum kaldik; feribotun saatlerine hic yetisemedik…

Nehirin kiyisindan yesilin bircok tonu….

Gunesin batimi…


Po'nun kiyisindan selamlarimla...


TORINA - LA VENERIA REALE

LA VENERIA REALE

Iste giris biletimiz, ve yolculuk basliyoooor! Italya’daki Piemonte bolgesinde, vakti zamanin hukumdarlari olan yani 1700-1800lu yillarda bolgeyi yoneten buyuk, guclu, zengin ve hanedan bir aile: Savoia’lar. Iste bu Savoya (Savoia) ailesinden Duk Carlo Emanuele II, Piemonte Bolgesinin biraz daha disinda kalan bir yerde, ki zaten merkezde aileye ait bircok gosterisli mulk var, ailenin avcilik faaliyetleri gerceklestirebilecegi buyuk keyif rezidansini yaptirmis. O yillarda Avrupada avcilik malumunuz uzere revacta… Haliyle de, burasi yani La Venaria Reale, bu hanedan ailenin yazlik mekani gibi…

Rezidansin bu bolgede yaptirilmasindaki en buyuk etken, bolgenin daha onceki donemlerde de zaten avcilik icin kullaniliyor olmasindanmis. Bu buyuk alanda, buyuk ve gosterisli bir saray, koridorlarla birbirine baglanmis bircok dis binalar, bircok ozenli ve buyuk bahceler, avlanma alanlari (su an park olarak kullaniliyor) bulunmakta.

Bu buyuk alanda, buyuk ve gosterisli bir saray, koridorlarla birbirine baglanmis bircok dis binalar, bircok ozenli ve buyuk bahceler, avlanma alanlari (su an park olarak kullaniliyor) bulunmakta.

Muze haline getirilen yerleri gezerken ana binada fotograf cekimi yasakti. Sadece belirli yerlerde ve bahcede cekime izin vermislerdi. O kadar cok iceride calisan gorevli personel vardi ki; izinsiz birsey yapilip yapilmadigi surekli kontrol ediyorlardi…. Surekli uyari… Surekli gozler takip… Bir acidan; evet guzel bir duyarlilik, yasanabilecek talihsizliklere imkan vermiyorlardi… Ama daha cok rahatsiz edici derece baskiciydilar… Gerci, bizim tarihi mekanlarla da boyle bir koruma olsa aslinda fena olmaz hani… Velhasil; benim de cekebildigim fotograflar bu nedenle kisitliydi.
Bu muthis buyuk komplekste beni en cok etkileyen sey, muthis bir gorsellige dayali tanitim ve muzecilikti. Restore edilen her bir devasa buyuklukteki odalar bembeyazdi. Tum tavan cok ince suslemeler iceren alcilarla doluydu. Odalar genellikle bombostu, 1-2 onarilmis antika esyanin disinda…
Ve, o donem yasayan kisiler donemin esyalariyla, kiyafetleriyle birlikte gunumuz tiyatroculari tarafindan canlandirilmis. Tiyatrocularin makyajlari, kiyafetleri ozenle secilmis... Dekorlar olusturulmus…. Ve aile uyelerinin rezidanstaki hayatlarini iceren kisa filmler cekilmis… Hemen hemen her oda da ya barkovizyon perdesi vardi; ve aile uyelerinin aralarindaki konusmalari, davetleri, cekismeleri, hizmetlilerin davranislari ile ilgili kisa filmler perdeye yansitiliyordu; ya da kucuk kucuk duvara yansitilmis tanitim filmleri surekli donuyordu. Boylece, odalari gezerken sanki o an o donemi yasayor gibi hissediyorduk bizler de. Bence isin bu gorsellik kismi, muzecilik / tarihi yasatma acisindan cok orjinaldi. Dusunsenize, Dolmabahce Sarayini geziyorsunuz, odalara girerken barkovizayonlar otomatik gosteriye geciyor… Donemin padisahlarini canlandiran tiyatrocular konusuyor… Oyle olunca, gezdigimiz binayi daha iyi yasayamaz miyiz sizce de? Yada o an o tarih daha iyi hafizalarimiza yerlesmez mi?

Havuzun ortasinda nilufer tarlasi :)
Govdesi korunmaya alinmis ciliz bir agac...
Buranin bir de web adresi var: www.lavenaria.it Bu sayfadan da bircok fotografa, tanitim videosuna, ailenin tarihcesine ulasabilirsiniz...
Sevgilerimle...