Çarşamba, Nisan 12, 2006

yarin artik yalan oldu

bebekler; buyuklerin anlayacagi dili bulana degin bircok dil dener...

Yarin artik dun oldu...
Yarin artik yalan oldu...
Yarin artik hayâl oldu...

Suan cok net olarak ifade edebilirim ki; zor durumdayim. Uzerimde muthis bir baski var ve tarif bile edemiyorum. Gunluk yasam oldugu gibi devam ediyor. Herkes ayni kosusturmada. Uzaklasiyorum ve bakiyorum. Ben de ayniyim. Ayni kosusturmadayim. Yaklasiyorum ve sadece bana bakiyorum. Ama sadece kendimi goremiyorum. Sen de varsin. Agir bir baski var. Uzerimden firlatip atmak istedigim yok olsun istedigim gitsin istedigim, ama bir turlu boyle olmayan...

Bakiyorum da; bir cok soz ve cumle geliyor dilimin ucuna hicbir zaman dile dokulmeyen... Bogazimda dugumlenip kaliyor her bir kelime... Orada kaliyor ve hic cikmiyor, gelmiyor benden sana... Oysa ki o kadar cok istiyorum ki agzimdan dokuluversin iyi-kotu teker teker... Oysa ki o kadar cok istiyorum ki sen de bilesin... Soze dokulemeyisi acaba kelimelerin agirligindan mi yoksa kelimelerin benim uzerindeki agirligindan mi... Bilmiyorum agir olan ne...

Soyle cikip bir haykirmak istiyorum... Sesim kisilana kadar... Nefesim bitene kadar... Sesim heryere ulasincaya kadar... Bundan emin oluncaya kadar... Bogazimi, ses tellerimi hissetmek istiyorum... Sesimin yankilanisi duymak istiyorum... Cigerlerime havanin dolusunu ve baslisini hissetmek istiyorum... Nefesimin bitisini ve dolan havayla yeniden nefes alisimi hissetmek istiyorum... Butun kelimelerim duyulsun istiyorum... Butun kalbimi bilesin istiyorum...

Gidip kosacagim... Saatlerce... Kilometrelerce... Ayni parkuru defalarca... Arkama bakmadan kosacagim... Durmadan kosacagim... Hep hizli... Hep daha hizli... Rüzgari hissedecegim... Ruzgarin yuzume degisini hissedecegim... Gozlerimi kapatmak icin zorlayan o ruzgari hissedecegim... Hic durmayacagim... Her seferinda bacaklarimi daha ileriye atacagim... Nefes nefese kalana kadar, terden sirilsiklam olana kadar, yere yiyilana kadar kosacagim... Ve en sonunda kendimi cimlerin ustune atacagim... Ve gokyuzune bakacagim... Kosmayi birakmanin, durmanin, yere atmanin vucudumda yaratacagi o sicakligi hissedecegim... Gokyuzune bakacagim...

Donecegim... Gelecegim... Siki bir dus alacagim... Kalacagim dustan dokulen suyun altinda dakikalarca... Suyun vucudumda akisini hissedecegim... Gozlerimi kapatacagim ve dinlenecegim... Sıcak su tum kaslarimi gevsetecek... Tenimi yumusacik yapacak... Omuzlarimdaki o agir yuk suyla birlikte akip gidecek...

Ve ben aglayacagim... Ruzgara karsi acik tutmaya calistigim o gozlerimi artik yormayacagim... Birakacagim kendimi... Her ne varsa beni yikan, gozyaslarimla icimden akip gidecek... Hicbirini tutmayacagim...

Sonra yemek yiyecegim... Belki deniz kiyisinda... Ne de guzel olur... Gece karanliginda, az bir isikla... Hafif bir meltem... Belki bir kadeh kirmizi sarap... Belki bir duble raki... Ama mutlaka bir dost... Gozlerinin icine baktiginda huzur duydugun ve sana yalniz oldugunu hissettirmeyen bir dost... Belki bu dost bir ay belki denizdeki yakamoz... Belki de bir sarki... Belki de sen... Ama mutlaka bir dost... Belki de mutlaka sen... Hep sen..

Sonra bu yaptiklarimi anlatacagim sana... Ve son soz olarak diyecegim ki sana yine dilimden bir turlu dokulmeyen sozcuklerle; beni cok hayalkirikligina ugrattin coook...

Sen bu yaziyi okudugunda; ben kaybolan hayallerimi biryerlerden arayip bulup tekrar ortaya cikariyor olacagim, yikilan hayallerimi yeniden bir araya getirmeye calisiyor olacagim... Bir de zarar gormesin diye korkumdan sakladigim diger hayallerime sariliyor olacagim...

Sen bu yaziyi okurken; ben hâlâ burada olacagim...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder