Pazar, Nisan 29, 2007

Suuctu Selalesi

Suuctu Selalesi
Bazi zamanlar vardir, hani bilirsiniz o zaman gececektir ama bir turlu gecmez. Inadina hic bitmesin denilen zamanlarda akip gider carcabucak. Bu haftasonu zamanlama olarak; yeni bir yer kesfetmenin hazzi ile gecirilecek harika bir haftasonuydu! Her yeni bir kefis; yeni bir dunya demek insanin kendi icinde. Cok doluydu zihnim, akip gitsin istiyordum tum fazlalik yaratan dusunceler inadina bir turlu gecip bitmek istemeyen zamanla birlikte. Bu moduma uygun harika bir secenek vardi: Selale! Tam yeri tam zamani!

“Su akar guldur guldur,
Gel yar beni guldur”

Sabah gune mahmurlu gozlerle basladim. Sanki kaloriferin yanibasinda miskinlik yapmak isteyen kediler gibiydim. Ayilmak, hazirlanmak ve yola koyulmak… Yataktan kalkma suresi icinde cok zor geldi. Ama baharin gelmesiyle birlikte gunes tum yasama renk kattigi icin bu mahmurlugu uzerimden kolayca attim, veee hep beraber bulusma noktasinda toplanip yola koyulduk. Bursa – Izmir Karayolu uzerinde ilerleyip, Bursa’nin Karacabey Ilcesine girdik. Ilcenin merkezinden, Cataltepe Mevkii’ne dogru yaklasik 17 km iceriye dogru saptik. Muradiye Sarnic Koyu yolu uzerinde uyanan ve yesillikle burunen doga manzarasi ile Suuctu Selalesi’ne yoneldik.

Yuruyus zamanlamasi mevsim olarak cok guzeldi. Hava ne soguktu; suyun kenarinda yurumek icin; ne de fazla sicakti suyun buharlasip sadece dere yataginin bombos kalmasi icin… Ne ruzgar bizi savuruyordu, ne gunes yakip kavuruyordu. Kar-kis zamanlarina gore suda bir miktar azalma vardi, ama parkurun orman ici kismi icin bahar aylari dogru zamanlamaydi.

Hemen klasik teknik bir bilgi: selale 38 m yukseklikten dik bir yariktan hizlica asagiya dogru akiyor. Aktigi yerde kayalar icinde irili- ufakli, derinli-sigli, kucuk kaya goletleri olusturmus ve tepeden dokulen sular bu bosluklarda toplaniyor. Kayalarin arasinda sularin diger kaskatlar arasinda dolasmasini saglayan ufak ama derin kanalciklar var. Dogal kaskatlar uzerinden akan sular bir cok kucuk selale olusturuyor kendi icinde. Suyun ana kaya goletinin icine yukaridan dustugu yerde carpmadan ve hizla akan sudan kaynaklanan su partikulleri cevreyi bir sis bulutu gibi kapliyor. Sis olarak gorulen su zerreleri fark ettirmeden ustunuzu basinizi sirilsiklam ediyor, haberiniz olsun! Ustelik o an fark etmediginiz bir soguklukla, buzzz gibi zerreciklerle! Hani ozellikle donuste neden boynuma giriyor yada neden boynum tutuldu derseniz diye soyluyorum:) Tecrube ettik de, heheh.

Yuruyuse selalenin son buldugu noktadan geriye dogru kaynagina yonelik olarak yapacagiz. Bunun icin once 38 m yukariya cikmamiz gerekiyor. Asagidan bakinca bir parkur az cok kendini belli ediyor kivrila kivrala diye. Baslarda kolay adim atarken, hafiften yukarilara dogru zorlasiyor cikis. Gercek bir keci gibi tirmandik! :) Agaclarin kokleri topragin uzerinden yer yer cikmisti, ve biz zorlu acilarda koklere tutunarak yukariya dogru ciktik. 38 m geride kalmisti, ve selalenin dokuldugu noktadan artik asagiya bakabiliyorduk!

Suuctu Selalasi’nin suyu Kara Dere’den gelmekte. Yukariya ulastiktan sonra Kara Dere’yi takiben kaynaga en yakin yere ulasmaya calicagiz yer yer dere kiyisindan gecerek yer yer orman icinden yuruyerek.

Orman, kayin ormani! Yuksek yuksek kayin agaclari. Yapraklari yeni yesermis! Yeni yapraklara dokunduk! Yumusacik! Renkleri bile acik yesil! Daha yeni yeni olusmuslar :) Tazecik yapraklar… Tum orman boyunca hem de! Gokyuzunden usulca suzelen gunesin sicak isiklari, yeni acmaya baslayan seyrek ama taze yapraklar arasindan bize ulasiyor! Ara ara basimi kaldirip yuksek agaclarin taze yapraklari arasindan parildayan mavi gokyuzunu gormek beni sehir hayatinin zihinsel yorgunlugundan uzaklastirdi.

Her ne kadar yeni uyanan dogadan bahsediyorsam da, ormanin tum agaclarinin yapraklarini doken agaclardan olusmasindan dolayi, sonbahar ve kistan kalip sararip dokulen yapraklar tum toprak zemini kapliyordu. Kurumus yapraklar ayaklarimizin altinda ezilirken, onlarin arasindan yeni can bulan baska bitkilerin yesil yapraklarini gorebiliyorduk. Ormanin neminin getirisi olarak yer yer cok degisik yosunlar bazi agaclarin, taslarin yada topragin uzerine mesken etmiserdi kendilerini. Gunesin yogun geldigi bolgelerde ise taze dogal cimler topraktan neredeyse fiskirmisti! Hele hele ara ara acan renk renk cicekler! Ne romantik bir orman!

Uzunca bir sure sari yapraklarin uzerinde agirlikli olarak duze yakin hafif meyilli bir yolda yuruduk. Ara ara onumuze dikenli dallari olan agaclar, ara ara ustune basip biraz yukariya bizi cikartan ufak tas-kayalar vardi. Cok fazla hissetmeden yavas yavas yukarilara dogru cikiyıorduk. Bu zamanlarda dere kiyisindan uzaklastik, yer yer dereyi tepeden izledik.

Iki kez iki yamaci birbinine baglayan, ustu parca parca beton kapaklarla kapatilmis sulama kanallarinin uzerinden gectik. Bir tanesinin altindan yuksek debili dere geciyordu, ve nispeten yuksekteydi. Bu yuzden birinci kopru daha tedirgin ediciydi. Ikinci olanin alti yapraklarla doluydu ve sadce iki ayri yamaci birlestiriyordu.

Bu noktada biz sanki biraz rotadan saptik! :):):) Cunku devam ederek ulastigimiz yer, baslangic yerimize gore dikine bir guzergah olmustu. Ormanin bittigi bir yola cikmistik. Bu yolsan asagi kisma dogru yurundugunde alabalik restoranlarina ulasiliyormus. Biz tekrar taze ormanimizin icine daldik ve ayni guzergahtan donuse gectik. Donusler her zaman daha kolay oluyor.

Kolay oluyor olmasina da; hani yukarikeci gibi tirmandik dedigim dik yamactan asagiya inmek hic kolay olmadi. En basitinden vucudumuzun agirlik merkezi egimli bir arazide zeminden acili olarak uzaklastigi icin dengemizi iniste korumak oldukca zordu. Bunun icin surekli olarak ya caprazlamasina inis yaptik ya da kendimizi kurtarmak adina! (abartili bir ifade oldu ama; o an insan oyle hissediyor:) ) oturup kaya kaya indik. Topraktan neredyse agac koklerini bile kazidik! (hahhaha, abartili bir baska ifade!) Inisteki sloganimizn yada teknik direktifimiz surekli suydu: “agaci hedefle, agaci!” neden mi? Oldu da dengeni yitirirsen bari agac seni tutsun! :))))

Inisin kalintilari olarak bacaklarimizda hissedilir yorgunluktan sonra, hemen cantamizda kalan son yiyeceklerimize abanip bitkinligimizi toparlanmaya calistik. Asagidan bakinca; su kadarcik yer icin mi biz kendimizi heba ettik demekten de alamiyor insan kendini dogrusu! :):):)

Ama bizi bu yorgunluk paklamadi… Veeee; onumuzdeki haftalarda yapilacak olan
Leylek Senligi’nin yerini gormek icin donuste EskiKaragac Koyu’ne ugradik. Koyde, meshur Issiz Hani ziyaret ettik. Aslinda bir ara Bursa’daki hanlari da anlatmak gerek. Simdilik birkac foto ile yetinelim yeter…

Iste boyleee canlar!

Yeniden bir arada olabilmek dilegiyle, sevgiler!

[Not: Su guldur guldur akiyordu da; yar gelip guldur mu? ayri bir muamma… :( ]

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder