Soguk demedik dustuk yollara… Yola cikmadan once dusunmedim degil dogrusu bu sogukta cikilir mi diye :) Ama dedik sonra Ey Turk Gencligi! Sana yakismaz bu usengeclik… Cikacaksin ve atacaksin kendini dogaya… Sonrasinda bizde oyle yaptik :) Giydik polarlari, kazaklari, montlari dustuk yollara… Birde soguktan surekli akan burnumuz icin mendillerimizi aldik yanimiza…
Rotamiz Saitabat Selalesi. Nerede burasi dersek; Bursa’nin dogusunda kalan Kestel Ilcesinde. Peki nasil gidiyoruz dersek; Bursa-Ankara Yolu uzerinde ilerliyoruz. Yaklasik 10 km ilerledikten sonra sag tarafta Cumalikizik Koyu Girisi var… Girise sapmiyoruz ve koyu geciyoruz… Ileride hemen sagda Kestel’in icine girmeden Saitabat girisi var… Iste buradan saga saparak kivrila kivrila bir yolda ilerliyoruz… Derekizik Koyu’ne ulasmamiz gerekiyor! Bu koyu gectikten sonra ileride yukarida selalemize variyoruz… Yada alabalik keyfine :)
Yolumuz bir sag bir sol seklinde virajli ve rampali… Yolda ilerlerken eger hassas bir bunyeniz varsa araba tutup mideniz bulanabilir haberiniz olsun! Benim bir onceki gidisimde bunu ciddi ciddi yasamis, tecrube etmistim :) bu seferkinde hafif bir bulantiyla kurtardim! Ama gruptan bu durumu daha agir yasayanlar vardi :)) Burada bolge icin onemli su kaynaklari var. Bu nedenle yol uzerinde su fabrikalari var… Kaynaktan cikan icilebilir nitelikte sular bu fabrikalar tarafindan cesitli proseslerden gecirilerek farkli boyutlardaki siselere konuyor… Ayrica yol uzerinde bir de cimento fabrikasi var… Ne yalan soyliyeyim adindan da olsa gerek bir beton yigini olan bir tesis… :(
Bu ara bilgilendirmeden sonra yolumuza kaldigimiz yerden devam edelim :)
Simdi gelelim biraz bulundugumuz yeri tanitmaya… Ilce adini; eski bir kale olan Kastel Kalesinden aliyor. Bu kale Roma, Bizans ve Osmanli donemlerini yasamis bir kale… Burada osmanli koyleri var… Hepsinin de ortak ozelligi “kizik” koyleri olmasi; hamamlikizik, cumalikizik, fidyekizik ve derekizik… Hikayeleri nedir bunlarin derseniz; bu osmanli koyleri dagin dik yamaclari arasinda Oguzlarin Kayi boyuna mensup Kizik Turkleri tarafindan kurulmus koyler… icinde hamam olan koyun adi “hamamlikizik”, dere kenarinda olan koyun adi “derekizik”, fidye verilerek alinan koyun adi “fidyekizik, Cuma namalari icin haklin topluca camiye gittigi koyun adi “cumalikizik”…
Burada donem donem yerli turist gezileri oluyor, motor tutkunlari seyirler duzeliyorlar, otobusle gelen universiteler oluyor, bir de arada bir 1-2 senlik oluyor… Isimlerini ve tarihlerini hatirlayabildigimi soyleyemeyecegim. Bir tanesine denk gelmistim… Gitmeyin arkadaslar ! Ehehhehh… Senlikte gitmeyin… Cok kalabalik oluyor, haddinden fazla yorulmus ve bezmis bir sekilde donuyorsunuz… Hehhhhee… Gitmeyin sakin o donemlerde ! Kacin hatta !!!
Saitabat Selalesi de, Derekizik Koyunden yaklasik 8-10 km yukarida olan bir selale… Ama dikkat lutfen! Sakin cok buyuk bir selale hâyal etmeyin yada bana demeyin bu da selale mi diye! Tamam ben de biliyorum daha da buyukleri var, daha da doga mucizesi olanlari var… Ama lutfen ! bu bir Pazar gezisi :) Selale derin bir kanyondan akiyor… Kayalar ve ve kayalarin hemen dibinde olan agaclar nemden dolayi yosunlu… Hele bir de kis vurdugunda o ruzgar soguk soguk estiginde… Yosun tutmalari cok dogal… Minik minik obek obek yemyesil yosuncuklar…
Simdi gelelim biraz bulundugumuz yeri tanitmaya… Ilce adini; eski bir kale olan Kastel Kalesinden aliyor. Bu kale Roma, Bizans ve Osmanli donemlerini yasamis bir kale… Burada osmanli koyleri var… Hepsinin de ortak ozelligi “kizik” koyleri olmasi; hamamlikizik, cumalikizik, fidyekizik ve derekizik… Hikayeleri nedir bunlarin derseniz; bu osmanli koyleri dagin dik yamaclari arasinda Oguzlarin Kayi boyuna mensup Kizik Turkleri tarafindan kurulmus koyler… icinde hamam olan koyun adi “hamamlikizik”, dere kenarinda olan koyun adi “derekizik”, fidye verilerek alinan koyun adi “fidyekizik, Cuma namalari icin haklin topluca camiye gittigi koyun adi “cumalikizik”…
Burada donem donem yerli turist gezileri oluyor, motor tutkunlari seyirler duzeliyorlar, otobusle gelen universiteler oluyor, bir de arada bir 1-2 senlik oluyor… Isimlerini ve tarihlerini hatirlayabildigimi soyleyemeyecegim. Bir tanesine denk gelmistim… Gitmeyin arkadaslar ! Ehehhehh… Senlikte gitmeyin… Cok kalabalik oluyor, haddinden fazla yorulmus ve bezmis bir sekilde donuyorsunuz… Hehhhhee… Gitmeyin sakin o donemlerde ! Kacin hatta !!!
Saitabat Selalesi de, Derekizik Koyunden yaklasik 8-10 km yukarida olan bir selale… Ama dikkat lutfen! Sakin cok buyuk bir selale hâyal etmeyin yada bana demeyin bu da selale mi diye! Tamam ben de biliyorum daha da buyukleri var, daha da doga mucizesi olanlari var… Ama lutfen ! bu bir Pazar gezisi :) Selale derin bir kanyondan akiyor… Kayalar ve ve kayalarin hemen dibinde olan agaclar nemden dolayi yosunlu… Hele bir de kis vurdugunda o ruzgar soguk soguk estiginde… Yosun tutmalari cok dogal… Minik minik obek obek yemyesil yosuncuklar…
Hava bir de gunesli ve sicaksa sulara dokunmak istiyorsunuz… Bugun hava soguk ve pusluydu, o yuzden benim tek dusundugum sey montumdu :) Yaz aylarinda su kaynaginda azalma oluyor… Benim onceki gidisim yazdi, su; bu simdi ki gibi gurul gurul akmiyordu… Bu kadar cezbedici degildi… Onerim bahar aylarinda gitmenizdir… Karlarin erimeye basladigi Subat-Mart aylarinda giderseniz, degmeyin keyfinize diyebilirim !
Baharin gelmesiyle birlikte dag yemyesil bir ortuye burunmus… Agaclar beyaz bahar ciceklerini amcaya baslamis… Tarlalar yeni yeni surulmus… Taze bir toprak kokusu icinize isliyor… Bir rehber esliginde selalenin ust kisimlarina dogru yuruyus yapabilirsiniz… Onerim kesinlikle yapmanizdir; cunku yukarlara ciktikca etrafi cok daha guzel goruyorsunuz… Manzara sizi buyuluyor… Akan suya hâkim olabiliyorsunuz… Biz bu sefer daha kucuk bir yuruyusu tercih ettik… Araclari park edebildigimiz yoldan yuruyerek asagiya dogru indik… Sol tarafta kalan sapmadan iceriye dogru girdik… Tarlalarin arasinda cakil taslarindan olan bir yolda ilerledik… Yeseren doga… Yollarda acmaya baslamis sarili-mavili-morlu cicekler… Yer yer karsimiza cikan cimenler… Beyaz cicekleriyle agaclar… Karsimizda duran ve bircok farkli yesili barindiran bir dag… Taptaze bir hava… Sehirden uzaklasmis, kosusturmalarinizi birakmis bir halde yuruyorsunuz… Arada bir biryerlerden cikan kopeklere dikkat! :) Gerci birsey yapmiyorlar ama; ben her bana yaklastiklarinda ben de gruba daha bir yaklastim :))
Yaz aylarinda yollardaki bazi agaclarda ari kovanlari goreceksiniz… Gerci bu soguk havada disarida ucusan arilar yoktu ama yazin gercekten etrafta vizildiyorlar :)
Yaz aylarinda yollardaki bazi agaclarda ari kovanlari goreceksiniz… Gerci bu soguk havada disarida ucusan arilar yoktu ama yazin gercekten etrafta vizildiyorlar :)
Cakil tasli bu kisa yuruyus parkurunu gectikten sonra artik birseyler yemenin zamani geldi diyerek dere kenarina kurulmus lokantalardan birine geciyoruz… lokantalarin kapali kisimlari oldugu gibi bahcelerde de yererli var… Hatta yaz aylarinda dereye bile indirdikleri masalar var ! Burada alabalik yiyebilirsiniz… Eger balikla araniz iyi degilse mangal keyfi yapabilirsiniz… Yaninda da seveni icin raki, bira yada sarap keyfi super olur… Aslinda gelip de suyun kenarinda kurulan o tahta masa ve sandalyelerden olusan o lokantalarda soyle bir selale ve doga manzarasi yapip, guvecte mantarli-kasarli alabalik yiyerek yaninda da raki keyfi yapmadan olmaz yani ! :) Olmaz simdi… Sezar’in hakki Sezar’a… Yiyeceklerinizi cesitli mezeler, kasarli firinlanmis patates, kizarmis köy ekmegi, koy tereyagi, koy zentinyagi yagi ile yapilmis salatalar ile zenginlestirip turk kahvesi ve guvecte helva ile bir ziyafet seklinde biterebilirsiniz… Hele hele hava soguksa bir baksa zevkiniz de size hizmette kusur etmeyen servisten baska benim gibi yanan sicacik bir soba olup bunun sonuna kadar tadini cikarmak da olabilir…
Bir baska yerde gorusmek uzere… Sevgilerimle.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder