Cuma, Mayıs 30, 2008

Bedenin Yukunu Ayaklar Tasir, Ruhun Yukunu Yurekler



Can YUCEL’den
Bedenin Yukunu Ayaklar Tasir, Ruhun Yukunu Yurekler...


butun agirliginizi ve yorgunlugunuzu kaldiran ayaklariniz icin rahatligi ve sikligi bir arada barindiran ayakkabiyi secersiniz.



icinizin acilarini, sikintilarini, kirginliklarini ve
hayallerini yuklenen yureginiz icin de;
huzur verici ve "guzel" bir ask ararsiniz.


zaten asklar da ayakkabilar gibidir...
bazilari camur yagmur, toz toprak kar buz gibi her turlu
"kotu hava" kosullarina dayaniklidir.


bazilari ise ummadiginiz kadar kisa zamanda cabucak
yamrulur ilk yagmurlu havada "alti acilir" veya
guzel havalarda bile "iki gunde bozulup" gider.


asklari da ayakkabilar kadar "itinayla" secmezseniz, tipki
ayaginizda oldugu gibi yureginizde NASIR olusabilir.


dar gelen bir ayakkabiyi sadece tarzini begendiginiz
icin "zamanla acilir" diyen saticiya inanarak alirsaniz,
zaman icinde ayak kemiklerinizde "deformasyon" baslar.


ruhunuzu daraltan bir ask icinde yalnizca fiziksel begeniye
kapilip "zamanla duzelir" diyenlere kanarsaniz,
yine zamanla icinizdeki olumlu duygularin "carpildigini"
gorebilirsiniz.


asik olabileceginiz insan turu, tipki ayakkabilar kadar
degisik stillerde, farkli kalitelerde ve sayisiz "renktedir"....


aski bir cesit seruven olarak "spor" gibi yasayanlar,
aynen "spor ayakkabi" gibi dikkat cekici ve rahat kisileri
bulurlar.


tersine askta tutucu ve istikrarli olmayi benimseyenler
"klasik ayakkabi" gibi muhafazakar cizgiler tasiyanlara
tutulurlar.


dekolte ayakkabilar gibi sadece cinsellik ve
eglence zevkleriyle ateslenen asklar vardir.
bez"ayakkabilar gibi kisa omurlu "tatil asklari" ise
hemen herkesin kisisel tarihinde mevcuttur.


"marka" ayakkabi alir gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi
durumuna "tutulan" asiklar gorursunuz.


kati plastikten "yagmur cizmesi" edinir gibi mantik
suzgecinden gecirip "ise yarar" bicimde yasamak
isteyenleri de bilirsiniz.


ayrica ne tuhaf ki, psikolojik testlerde "zaafi" olup
evine sayisiz cesitte ayakkabilar yigan insanlarin
ayni zamanda "degisik" turde asklara da zaafi oldugu
soylenir.


evet, ask "ayakkabidir" aynen ayakkabiniza bakim
yapmayip "hor" kullandiginiz zaman kolayca
eskittiginiz gibi, askiniza da dikkatli davranmayip
ozen gostermediginiz zaman kisa surede "eskitirsiniz".


ve nasil ki "delik" bir ayakkabiyi tamir ettirdiginizde
yalnizca "bir miktar" omrunu uzatmis olursaniz;
"delik" bir aski onarmaya kalkistiginizda da
"asla eskisi gibi olmayacaktir"!

* * *

Mid: "belki de en iyisi yalinayak cayirda-cimende dolasmak... kimbilir..."


Pazar, Mayıs 25, 2008

Leylek Senligi 2008

Leylek Senligi 2008

.
Taa taaa taaaam!!!
.
Oh be! Bu sene de yoklamayi verdik, rahatladik! Bizzzz geldiiiik! :)
.
Bu sefer cok yazmayacagim, onceki yazimda oldukca detayli yazmistim zaten. Iste linki:
http://mid-log.blogspot.com/2007/05/eski-karaagac-leylek-senligi.html
.

Naptik, naptik? Koy kahvesinde soluklandik… Cay ictik... Pilavustu tavuk ikramini kacirdik… Sokaklari gezdik… Yenilenmis sokak sergisini gezdik… Standlara ugradik… Ev yapimi salca aldik… Leyleklere el salladik...
.
.
Seneye bekleriz dediler… biz de davete icabet etmek gerek peki geliriz dedik!
.





Cumartesi, Mart 01, 2008

Ayin Biri Kilisesi

Ayin Biri Kilisesi

Bilinen adi “Ayin Bir’i Kilisesi”. Gercek adi ise “Vefa Kilisesi” ve bir de “Meryem Ana Ayazmasi”. Rum Ortodoks Kilisesi burasi.

Duyuyorum aklinizdan gecen sesleri; burada ne isin vardi diye. Ama sunu da gorebiliyorum; sizler de gideceksiniz! :) Biliyorum. Benden mâkul bir aciklama simdilik beklemeyin. Insanogluyuz iste, gidiverdik.

Istanbul’da, Unkapani’na dustu yolumuz. Dustu diyorum ama, aslinda bence pek de inanmayin :)) Ben kendi dedigimi bile inanmazken, siz ne diye inanasiniz ki! Ne plan-program-organizasyon sonunda orada bulabildik kendimizi :) Neden mi? Meraklandiginizi hemen hissedebiliyorum.

Hemen bir girizgâh yapalim; her inanisin kendine ait kutsal mekanlari var. Ve bu kutsal mekanlarda Yaradan’a, Tanri’ya, Evrensel Enerji’ye, Sonsuz Guc’e (her nasil ifade ederseniz edin, yalpaze sizin olsun) ulasmaya calisyoruz bu yasamimiz boyunca. Ve haliyle tum insanlik tarihinde de tum bu kutsal mekanlarda, isteklerin gerceklesecegine, dertlere deva bulunacagina, hastalara sifa olunacagina inanilmakta. Iste “Meryem Ana Ayazmasi” da bundan nasibini aliyor ve insanlarin akinina ugruyor! Biz dâhil! :)

Ancaaak, buraya her ayin ilk gunu yani “ayin bir’inde” gidiyorsunuz. Bu nedenle herkeslerce “Ayin Bir’i Kilisesi” olarak biliniyor.

Yeri de masaaaalllaahhh pek bir kolayda, hani sabahin korunde bizim icin iyi oldu anlaminda soyluyorum. Su meshur Unkapani’nda IMC Bloklarini biliyorsunuz. Vakti zamaninda Istanbul Mefrusatcilar Carsisi olarak yapilmis, kime niyet kime kismet plakcilar mekani olarak devam etmis olan yer. Hani kaset yapanlarin meekkkâni ;) Neyse efendim, uzaklasmayalim konumuzdan; Kilisemiz bu bloklarin arka sokaginda. Cadde uzerinde kalan o buyuk ve gosterisli 3. ve 4. bloklarin arasindan arka sokaga geciyorsunuz, yokus asagi ~50m yuruyor ve sag tarafinizda kiliseye ulasiyorsunuz. Bulurum bulamam korkusu yasamayin; cunku giristeki kalabalik ve kuyruktan hemen anliyorsunuz.

Kilisenin bahcesinin disinda iceri gireceklere adak anahtarlari satan el tezgahlari ve bilumum simitci-sucuyu gorebilirsiniz. Aracinizla gelirseniz otopark sorunu yasarsiniz, onceden bilginize. Disarida satilan adak anahtarlarindan almiyorsunuz!!! Iceride var onlardan alacaksiniz.

Gelen giden bu kadar cok mu yahu derseniz, vallahi de cok billahi de… Sosyete dolu, unluler de geliyor takipcilerine duyurulur, acigi-kapalisi, Sezen Aksu’nun sarkisi gibi Yahudisi-Muslumani-Rumu, herkesler var.

Kalabaligi gecip arbedeyi astiktan sonra kilisenin kapisindan iceri giriyorsunuz. Her iki kapida da (giris ve cikis) kiliseye yardim amacli madamlar tarafindan para toplandigini (dernek heralde) goreceksiniz. Bunlari gecebilirsiniz. Giris kapisinin hemen sag tarafindan anahtarlardan aliyorsunuz, kac dileginiz varsa o kadar, ben bir avuc aldim, hahahahha!!!

Sonra da az otede duran raflardan mum aliyorsunuz, kalimli-inceli, kisali-uzunlu. Boyu 1 metre olan mum bile var! Hangisini sececegim derseniz, fark etmiyor.

Sonra kalabaligin icinde kayboluyorsunuz. Kayboluyorsunuz ifadem, olaya mistik bir boyut katmak icindi :) Yoksa icerisi ufacik bir yer.

Dileginizi dilerken mumlarinizi dikiyorsunuz. Dileginizin ne kadar cabuk olmasini istiyorsaniz, mumkun oldugunca cok yanmis mumun yakinina dikiyorsunuz.

Ondan sonra dogruuuu alt kata! Anahtarlar hâlâ elinizde! Alt katta kutsal su ayazma var. Bir yudum da icebilirsiniz, siseye de doldurabilirsiniz. (Ama benden walla soylemesi, kuyu suyu olmali o su, cunku su motoru calisiyordu, hahhahahah!)

Duvarlarda Isa’nin ve Meryem Ana’nin resimlerinin oldugunu ikonalar var. Ikonolar tahrip olmasin diye camli cerveceye almislar. Cercevelerde de zaman zaman bakimlari yapilsin diye kucuk kilitleri var. Kalabagin bazilari ellerindeki anahtarlari ya bu ikonlarin ustune yada kilitlerine surmeye calisyorlardi. Hani kapali kismetimiz acilsin bâbinda. Tercih sizin, yapmazsaniz diye soyluyorum endiselenmeye gerek yok. Kismet mismet kapali kalacak diye bir durum yok! Zaten cogu kisi onundeki kalabalik ne yapiyorsa onu yapiyor.


Alt kattaki sudan ictikten sonra, tekrardan ust kata cikip Papaz’in dua sirasina giriyorsunuz. Sira size gelince Papaz herkese genel soyledigi kendince duasini ediyor ve size bakarak “Allah Kabul Etsin!” diyor.

Bu kadar! Sonra cikis kapisindan cikabilirsiniz. Dileginiz gerceklestikten sonra da anahtarinzila tekrardan geri gelip anahtari birakiyor ve yeni arzu ederseniz yeni dileklere dogru yelken aciyorsunuz.

Simcik, son dusuncelerimi yazayim… Ben neden ordaydim diye. Oncelikle dini rituellerin ve ibadetlerin otesinde, orada pozitif enerji yogunlugu oldugu icin gittim. Bu felsefeyle bakinca, meditasyon gibi birsey. Cunku herkes isteklerinin olacagina inaniyor ve bu enerjiyi cevrelerine saciyorlardi. Herkes kendi duasini ediyordu. Buyukada’daki Aya Yorgi Manastiri’nin da anahtarlari oluyor, onu yazamadim bir turlu. Bu arada, Telli Baba’ya gittim hani!

Vee ne yalan soyliyeyim; orada aldigim anahtar oldu! Oldu diyorum oldu! Keza, Telli Baba’daki telim de! Yeniden yola dusecegim anahtarimi teslim etmek icin.

Inanin, yurekten isteyin, sadece kendiniz icin isteyin, kimsenin istegine goz dikmeyin, icinizden dilegin, Yaradan’a guvenin… O herseyi bizim icin o kadar guzel yapiyor ki. Evet bazen kotu tepe taklak olmuyor da degiliz, ama eminim bir sonrasi icin O cok guzel seyler sunacak bize!

Sevgiler…


(Not: Martenickam da cantam takili, diger anahtarlarim da anahtarligimda! Bu arada galiba martenickam da tuttu, yine de leylekleri bekliyorum)

Pazar, Şubat 24, 2008

martenicka

.



Benim de artik bir “marteniçka”m var!!! Artik kimse tutamaz beni! Dilegimi diledim, marteniçkami da cantamin sapina taktim... Oley!!! Sonunda seytanin bacagini kirdim! Ohhh be, ferahladim walla...

Ne bos yuklermis omuzlarimda tasidigim. Hatta sirtima cullanan. Artik viz gelir tiris gider :) Marteniçkam ile evelallah ustusinden geliriz.

Yilin gercek suprizlerinden biri oldu. Ogrendim sonradan bilenler varmis, benim haberim yokmus, yine bircok sey gibi gec kalmisim. Olsun varsin, napalim.

Marteniçka, bir Bulgar âdeti. Kirmizi ve beyaz renkli iplerden olusan susler. Mart ayinin ilk gunu yakaniza, bileginize, cantaniza dilek tutarak takiyorsunuz. Baharin gelmesini simgeleyen bu gelenekle, tum sene saglikli ve dileginizin gerceklesecegi bir yil gecirmis olunacagina inaniliyor.

Komsuda piser, bize de duser misali, boyle bir gelenek varsa; e birde dilegimiz olacak diye niyet ettiysek, e biz de deneyelim, degil mi? :)

Rituelimi tamamlamak icin sabirsizla bekliyorum gunleri. Gozum gokyuzunde, leyleklerde.

Hahahha!!! Evet, evet, su bebek getiren leyleklerden bahsediyorum! Bana leylegin kendisi yeterli. Havada gordugum an herhangi bir leylegi; marteniçkami cantamin sapindan cikarip gul agacina veya guzel cicek acan bir agaca baglayacagim...

Isteeeee, o zaman gel keyfim geeel!!! Dilegim olmustur biline!

(Marteniçkami kimseciklere kaptirmam, goz dikenlerin haberi olsuuunnn, o benimdir o benim, o benimdir ancak!)

Sevgiler...

Pazar, Şubat 03, 2008

yok

 


*** hayat her gun yeniden yazilir... ***
 
kalmadi. ariyorum ama yok. hep olurdu. kirinti bile olsa olurdu. kenarda kosede kalsa bile olurdu. arar bulurdum ben. gozum gibi bakardim. umutla beslerdim. buyuturdum. hep olurdu. hep isitirdi beni. varligimin sebebiydi. ben onunla var olurdum. simdi yok. o yok. ben de yokum. ariyorum. bulamiyorum.

sen gordun mu. sende mi kaldi. belki ceplerinde kalmistir. masanin uzerine de baktin mi. not birakmis mi biryerlere. belki son sozlerinde belli etmistir birseyleri.

kim onu yok etti. kim onu hancerledi. kim izin verdi buna. ben canim pahasina saklardim onu. korumamazlık yapmis olmam imkansiz. bu kadar cani acimis olamaz.

gucendi mi. alindi mi. birseye mi incindi yoksa. bana inancini mi kaybetti. hic birakmazdi beni. bana darilmis olamaz.

biryerlere giderken gordun mu onu.

ben gerci son zamanlarda biraz boynu bukuk goruyordum onu. sanki biraz icine kapanmisti. birsey acitmisti onu. ama belli etmiyordu. ben sadece farkediyordum. ama belli etmedigi icin kondurmuyordum da hani. o yuzden mi yok olup gitti yoksa.

hava soguk. daglar soguk. disarida ayaz avaz avaz sanki. cay koyuyorum bardaga. hemencecik soguyor. uzerime ince bir sal aliyorum. sirtim hep soguk. coraplar kâr etmiyor. sobalar zaten hikaye oldu. romans desen nedir o diyecegiz. o da mi usudu yoksa. bu yuzden mi gitti. yoksa isinmak icin biryerlere mi sokuldu.

oturuyorduk gecenlerde. konustuk az. havadan sudan. pek birsey anlatmadi. benim de soracaklarim yoktu gerci. sanki biraz kamburu cikmisti. cok mu yuk almisti yoksa uzerine. gordun mu sen. biliyor musun. haberin var mi hic.

gitmis olamaz. bilirim sana olan bakisini. beni biraksa bile seni birakamaz. bana hep oyle derdi. ben hep boyle bildim. yoksa sana mi kizdi. ofkesini benden aliyor.

anlatiyordu bir ara. aynaya baktigimda kendi gozlerimi goruyorum diye. tam da dinlemedim. kabahat bende. ne yapsam affedemem kendimi. ben sana baktigini dusunurdum hep. hep kendi gozlerinde seni gordugunu. yoksa hicbirsey mi goremiyordu bakinca. ne demek istemisti. onu dinlemedigim icin gitmis olabilir mi.

gitti. ve beni almadan gitti. seni de beni de boyle birakip gitti.

haklidir belki. son zamanlarda kendi kendine konusurken kulak misafiri olmustum ona. caktirmamistim onu dinledigimi. hep guzel seyler anlatiyordu. hayalleri cok guzeldi. cogu geceler gozu nemli uykuya daliyordu. hic usenmeden uykuya daldiktan sonra usulca gozyaslarini siliyordum hissettirmeden. sevinc gozyaslari saniyordum. gizli bir derdi mi vardi yoksa. cok mu yalniz hissediyordu kendini. cok mu sahipsiz kalmisti.

yitirmis olamaz. yalpalayip tokezledigimde elimden tutardi beni. icindeki umudu yitirmis olamaz.

ona mutlaka birsey olmus olmali.