Cumartesi, Eylül 03, 2016

NİLÜFER MÜZİK FESTİVALİ

NİLÜFER MÜZİK FESTİVALİ
Genellikle, kamplı açık alan müzik festivallerinin çılgın gençlere hitap ettiği düşünülür. Ama bazı festivaller sizin bu görüşünüzü alt-üst edebilir; tıpkı benim görüşümü değiştirdiği gibi. Balat Atatürk Kent Ormanı’nda düzenlenen, biletlerin biletix.com’dan satışa sunulduğu (bilet gelirinin EKODER Tohum Kütüphanesi Projesine aktarılan), organizasyonunun Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Müzik Festivali Yürütme Kurulu ve Nilüfer Kent Konseyince üstlenildiği (Türkiye’de bir kamu kurumunun yaptığı en büyük organizasyon) “Yılın En Geyik Festivali (Dünyayı sev, geyiği öp, festivale gel)” sloganına sahip Nilüfer Müzik Festivalinin (www.nilufermuzikfestivali.com) bu seneki konsepti “Alice Harikalar Diyarında”ydı. Ekip aylar süren, yeri geldiğinde yorucu, yeri geldiğinde eğlenceli hazırlık süreci sonunda harika bir iş çıkarmışlar! Tebrik ederim. Ekibin bu sağduyulu ve özverili çalışmasıyla festivalden her yaş kesiminin keyif aldığına eminim. Çünkü, festival sadece gece eğlencesi olarak düşünülmemiş sabahtan başlayan bir dizi etkinlikler ile çocuklu ailelerin de nasiplenmelerine fırsat tanınmıştı :)) Teşekkür ediyorum!
*
Festival alanına, Kent Ormanı girişine oluşturulan geçici giriş turnikelerinden biletlerimizin barkodları okutarak girdik. Görevliler, biletlerin farklı kişilerce değiş tokuş edilerek kullanılmasının ve kontrolsüz kişilerin/grupların önüne geçilmesi için güvenlik aramasından sonra bileğimize kilitli festival bilekliklerini taktılar. Bileklikler de konser alanlarına göre farklı renkteydi. Gece konserlerinde alkol alacak katılımcılar, ikinci konser alanına girebilmek için ayrı bileklik takıyordu (tabii 18 yaş üstü) ve bu alanda güvenlik önlemleri daha fazlaydı. Ayrıca, diğer bilekliğe sahip olmayanlar alkollü sahaya giremiyordu. Herkesin yeri ve eğlenme şekli baştan belirleniyordu. Zaten şu da bir gerçekti; ikinci bilekliği olanların da aile tarafı olarak görülen alan pek ilgisini çekmiyordu (güzel bişiy bu :D). Bu nedenle festival alanı kendi doğal seleksiyonunu gerçekleştirmiş oluyordu. Bir nevi alan memnun satan memnundu. Biz çocuklu bir aile olarak katıldığımız bu müzik festivalinde hiçbir mağduriyet ve taşkınlık yaşamadık. Önümüzdeki sene de katılmayı düşünüyoruz.
Giriş turnikelerinde çantanızda su dahi olsa (içinde alkol veya suya benzer başka bir kimyasal olması riskine karşı) görevliler içeriye kesinlikle su veya yiyecek almıyor. Bilginize :) Turnikeden geçip ilerledikten sonra sağlı sollu onlarca yiyecek standı görüyorsunuz. Bu standlar o kadar cezbedici ki; zaten yanınızda bebeğinizin/çocuğunuzun özel yiyeceği dışında bir şey yük etmeyin kendinize. Standlarda dernek kadınlarının taze pişirdikleri gözlemeler, kıygaçalar, tostlar veya kısırlar, zeytinyağlı dolmalar/sarmalar, börekler, kekler, poğaçalar, köfte ekmek, dürüm, atom gibi klasik şenlik yiyecekleri, salatalık, şeftali, muz gibi meyve standları, içecekler, dondurmalar vardı.
Yolun daha ilerisinde ortada duran geyik heykelinin hemen sağ tarafına yerleştirilmiş özel kapıdan Alice Harikalar Diyarı’na girdik. Masallardaki gibi büyülü bir mekân hazırlanmış. Şapkacının çay saati tematize edilmiş. O görkemli sofra, çay fincanları, masadaki konuklar ve o özel pastası (maket pasta BADEMLİ LEZZETLER ATÖLYESİ tarafından yapıldı, yani sedef ile ben); tam da kitaplardaki ve filmdeki gibi! Masanın etrafına geçip başınızı az yukarıya kaldırdığınızda ise ağaç dallarından sarkan meşhur saatleri görebilirsiniz!
Çay saati masasının ilerisinde katılımcıların eğlenceli vakit geçirmeleri için hazırlanmış etkinlik masaları vardı. Bu masalarda şapka yapım atölyeleri oluşturulmuştu. Festivale etkinlik saatinde geldiyseniz siz de bu atölyelere umarım katılmışsınızdır. Çünkü masalsı tasarım burada da kendini gösteriyordu. Gökyüzüne doğru başınızı çevirdiğinizde kendinizi hikâyede bulmanız için ağaç dalları arasına özenle yerleştirilmiş renk renk cibinlikler/gölgelikler/tenteler hazırlanmıştı. Ve o bölgedeki ağaç dalları arasından yine Alice’in hikâyesindeki minik objeler size göz kırpıyordu.

Tam “ben masalın içine düştüm (!)” derken aniden şapkacı sizin omzunuza dokunarak haydi oyuna katıl diyordu. Evet evet! Doğru. Şapkacı kostümü olan bir gönüllü kent konseyi üyesi, oyun moderatörlüğünü üstlenmişti. Ve önceden tasarlanmış yönergeler doğrultusunda herkesi oyunun içine katıyordu. Çok eğlenceliydi! Sihirli iksirleri bulmak ayrı bir marifetti :)

Festivalin kent ormanında yapılmış olması ayrı bir doğal ortam sunuyordu. Zira yer yer banklar, piknik masaları, ahşap çocuk oyun parkı; atmosferi aileler için kolaylaştırıyordu. Sallanmak isteyen çocuklar, kaydıraktan kaymak isteyen çocuklar, dinlenmek isteyen ebeveynler kent ormanı fiziksel imkânlarından rahatlıkla faydalanabiliyorlardı.
Tabii çocuklar için ayrı oyun alanları da düzenlenmişti. Şişme oyun parkları vardı, hem büyük hem de küçük çocuklar için ayrı ayrı. Zıplama oyunu vardı. Hani şu belinize bağlanan kemerle tramplenden zıplayıp zıplayıp durduğunuz. Hiç yapmadım ama çok istediğim bir oyun :) Gençler için escape oyunu da hazırlanmıştı. Oyun merkezlerinden tek vardı gündüz zamanı açık havada yapılmasıydı. Ve kafeslerin içinden kaçmaya çalışıyordunuz :))) Bu alanda da ufak molalar için kahve standları vardı.

Festival alanının üst kısmında şehir dışından gelen veya şehirci bile olsa gençlerin maceracı ruhuna hitap eden kamp alanı vardı. Hiç gençlik festivali kampsız olur mu? :))) Kampların tel örgü ile ayrıldığı alana giden yol üzerinde bu sefer farklı standlar konumlandırılmıştı: tanıtım hediyelik eşya standları. Az ilerisi de yukarıda yazdığım gibi turuncu bileklikle girilen ikinci konser alanıydı.
Veeeee, konserler, ses düzni, ışık düzeni gerçekten çok güzeldi! O kadar keyif aldım ki; kızımla kangurusu içinde dans ederek şarkılara eşlik ettik. Bizim gibi birçok aile vardı, kanguru içinde bebekler, bebek arabasında bebekler, bebek arabasında çocuklar, daha büyük yaşta oynayan dans eden çocuklar, aileleri ve gençler. Kendini bilen insanlar! Tabi bunda organizasyonun sorunsuz olarak tamamlanabilmesi için sabahtan çıkış saatine kadar sürekli tetikte duran gönüllü kent konseyi üyeleri, belediye görevlileri ve sivil polisler.
*
(Not: İki büyük sıkıntı vardı ve yine bu sıkıntıların kaynağı maalesef insanın kendisiydi. Demeden duramıyor insan “madem medeniyetleşemiyorsun işin ne” diye. Üzgünüm ama portatif tuvaletleri kullanan kişilerin kendi temizliksizliği (!) (görevliler çok çaba sarfediyordu oysa) ve kent ormanına girmeyip sokak aralarında kaldırımlarda, semt sahiplerinin bahçe girişlerinde, site duvarlarının diplerinde ellerinde bira kutuları çöreklenen şuursuz gençler, bu gençlere satış yapan dumanı üstünde türen ekmek arası köfte arabaları, kabuklarını yere atan midye dolmacılar, birbirine hindilik yaparak kabaran gruplar :( Belki de önümüzdeki sene o semtin tümüne bir maç girişi-çıkışı gibi asayiş görevlendirilmeli, ki bu güzel festival bozulmasın. )
Bir sonraki festivale kadar
 “Gülümseyin, Nilüferdesiniz” :)


*Fotoğrafların bir kısmı https://www.facebook.com/NiluferFest/ sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder