HAMAK FESTİVALİ
“Sallanırken Esneyen Festival”
Adına duyunca “ilginç bir festival” diye düşünmeden edemiyor insan. Koordinatörlerin aklına iyi ki böyle bir fikir gelmiş, iyi ki böyle bir festival düzenleyelim demişler. Ben beğendim :) Devamını dilerim. Önümüzdeki senelerde festival alanının çok daha organize, çok daha kalabalık, çok daha renkli olacağına eminim. Müzik Festivali’nin birinci senesi ile bu gününü kıyasladığımda, Hamak Festivali’nin de aynı ışığa ve potansiyele sahip olduğunu görüyorum.
Sanırım, yaz mevsimi biterken takvimimizdeki son Pazar günlerinin en gözde aktivitesi: “miskinleşmek”. Hem yazdan mütevellit denize-havuza-kuma-güneşe doymuş oluyorsunuz, hem kavurucu sıcaklardan payınıza düşeni alıp yeteri kadar bunalmış hem de serinlikler/soğuklar gelmeden kavurmayan tatlı sıcak günlerin tadını çıkarmak istiyorsunuz, hem Pazar günü dert-tasa-yeme-içme bir yana yan-gel-yat keyfi yapayım diyorsunuz, hem şehirde olup akşamüstüne/akşamına yapacaklarınızdan geride kalmak istemiyorsunuz, hem açık alan olsun temiz hava olsun ama etrafta uçuşan böcektir sinektir olmasın diyorsunuz; ve karşınıza böyle bir festival çıkıyor! Bir nevi evren size bir paket program hazırlayıp sunuyor. Nilüfer Belediyesinin farklı festival felsefesiyle doğan bu yeni festivalimiz Bursa’mıza hayırlı olsun.
Evde minik bir çocuk olduğu için hafta içi ile hafta sonu güne başlama/uyanma saatlerimizde pek farklılık olmuyor –en azından benim için-, hele Pazar günü, güne brunchla başlayayım ??? diyemediğim gibi yazarken de yüzümde bir gülümseme bile beliriveriyor :) Hal böyle olunca Pazar sabahı erken saatlerde güneşe selam ederken, evde kahvaltı da erken saatlerde hazırlanmış oluyor. Pek Pazar günü konseptine uymasa da erken kalkar erken yol alır diyerek biz de kahvaltımız bitince hemen hamaklarımıza el attık. Ve miskinleşme saatimizi hamakta sallanırken geçirmeye karar verdik.
Balat Atatürk Kent Ormanına doğru yola koyulduk. Festival başlama saati programda 10:00 olarak belirtilse dahi, sizler alanın kent ormanı olmasından dolayı kahvaltınızı yanınıza alacaklarınızla birlikte çam ve meşe ağaçlarının altında piknik masalarında yapabilirsiniz. Biz alana girerken birçok ailenin kahvaltı keyfinde olduğunu gördük.
Yanımıza sadece oynamak için birkaç oyuncağımızı, hamaklarımızı, katlanır kamp sandalyelerimizi, su mataralarımızı, Pazar ekleri bol olan gazetemizi ve edebiyat dergimizi götürdük. Festival alanında kadın derneklerince ev yapımı yiyecekler ile diğer hazır sandviç/ekmek arası yiyecekler olan yeme-içme stantları açılacağı için yanımızda yiyecek bir şey taşımadık. Böylelikle harika mı harika patlıcanlı Arnavut böreğini, lezzetli mi lezzetli zeytinyağlı yaprak sarmasını, puf puf kabarmış çikolatalı ıslak keki, parmaklarımızı yedirtecek sıcacık kıygaça/lokma/pişiyi tatma fırsatını yakaladık. Stantlarda çeşit çeşit salatalar, kısırlar, gözlemeler, börekler, açmalar, poğaçalar, kekler, tatlılar ve ev yapımı limonatalar bulunuyordu. Rumeli mutfağı ızgara ve ocaklarını kurmuş ekmek arası isteyenleri bekliyordu. Siesta en aromalı kahveleri ile ayrı bir stanttaydı. Kahve olur da çay olmaz mı? Doğuş çay da festivalcilerleydi. Aromanın üzüm suyu, yeni tatlara açık olan herkese ulaşmak için sabırsızlanıyordu. Sıcakta susuzluğu gidermek de Erikli sularının göreviydi. Festival alanının girişinde hamak satış standı ve el işleri stantları vardı. Minik el işleri, takılar, kitap ayraçları, çantalar, kapı süslerinin her biri festival hatırası adayı olmaya hazırdı.
İlerleyen saatlerde de gölgelik olacağına inandığımız ve hamaklarımızı bağlamaya iplerinin yeteceğini mesafede olduğunu düşündüğümüz ikişerli dört ağacın arasına biri geleneksel ağ hamağımızı diğeri de koza şeklindeki kamp hamağımızı kurduk. Katlanır kamp sandalyelerimizi de hamaklarımızın yanlarına konumlandırdık. Ağ hamağımızın hemen önüne de oyun yaygımızı serip minik oyuncak bebeğimizi besledik, yemek saatini de böylelikle kaçırmamış olduk :) Günün brunch saatlerine denk gelen bu saat diliminde festival programı uyku saati görünüyordu ve ses sistemi ile alanın her yerinde uyku müziği yayını vardı. Bir yandan hamak sallanırken bir yandan yaprakların arasından süzülen güneş uyku müziği ile sizi uykuya davet ediyordu. Tabi ki uyuduk. Uykuya geçişimizde de bir macera yaşadık :) Favori hamağımız rahatlığından dolayı koza hamağımızdı, hepimizin gözü o hamaktaydı. Ağ hamağı da yere yakın kurmuştuk. Hem kızım rahat rahat otursun kalsın uyusun hem de bebeğini isterse orada uyutarak oynasın demiştik. Minik kızım uyumak için ağ hamağa geçince, üstüne de bir sağa bir sola kıvrılınca tabi ki beklenen oldu ve yere yuvarlandı :))) Komiğine gitmiş olmalı ki gülerek yerden kalkıp hemen koza hamağı kaptı! İçinde de mis gibi de uyudu. Koza hamağından olan baba, hamaklar arası hızlı bir manevrayla uyumak için ağ hamağı kaptı. Elbette ki anneye hamak kalmadı :) Ama babanın kaderi kızı gibi hamaktan düşmek oldu, ipler ağırlığı taşıyamadı :))) Sonuçta, şekerleme yapmak için ebeveynlere emektar kamp sandalyeleri göz kırptı :)
Uyku saatinden sonra festival alanında küçük çaplı sevimli etkinlikler düzenlendi. Ormanlık alanda -artık evimizin her şeyi olan- Decathlon tarafından dağılan matlar ile toplu yoga yapıldı. İp oyunları, halat oyunları, sek sek, halka oyunları gibi sokak oyunları ormana taşındı. Grup oyunları oynandı. Hatıra fotoğrafları çekildi. Ve aslında, büyük bir çoğunluk bunlar yapılırken hala uyumaya devam ediyordu.
Velhasıl, pineklemek güzel şey dostum!
Daha fazlası için:
#bursahamakfestivali
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder